Mustafa Koçak

Mustafa Koçak


Şöhretin gölgesinde kalan liyakat

21 Ekim 2024 - 09:57

Günümüz dünyasında, bürokraside, siyasette veya iş hayatında sessizliğin değeri neredeyse unutulmuş durumda. Oysa, şov yapmayan, öne çıkma derdi gütmeyen, sessizce görevini en iyi şekilde yapmaya çalışan insanlar, belki de milletin gerçek kahramanlarıdır.

Ancak bu kahramanlar, maalesef pek konuşulmaz, övgüler onlara pek ulaşmaz. Kendini göstermeyen, alkış peşinde koşmayan bu insanların yükü ağırdır. Zira, dünyada sözler eylemlerden daha kıymetli sanıldığında, sessizliğin bedeli de ağır olur.

Bu insanlar, "Kendini göster" baskısının altında ezilirken, şöhret peşinde koşanlar sahnede parlamaktadır. Oysa bir işin hakkıyla yapılması, laf kalabalığına kurban edilmemesi, asıl meziyettir. İşte tam da burada eski bir atasözümüz devreye girer: "Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz." Ancak ne yazık ki, şimdilerde işler değil, lafazânlık revaçta.

Birçok liyakat sahibi, sırf kendini göstermediği için memleket sevdasında önde olsa da memleket davasında arkada kalmakta, göz önünde olanların gölgesinde ezilmektedir.Tam da bu noktada şu soruyu sormak gerekir: Şöhret mi kıymetlidir yoksa liyakat mi? Eğer kıymetli olan şöhret ise, o zaman sahneye çıkanlar alkışlanır, gerçek işin ehilleri ise gölgede kalır. Ancak eğer liyakat kıymetli ise, asıl saygıyı hak edenler işini sessizce yapan, şov peşinde koşmayan insanlardır.

Konuşmak ve yapmak arasında büyük bir uçurum vardır. Şöhretiyle parlayanların ardında ne denli boşluklar olduğunu bazen görmezden geliriz. İşin ehli olmayanlar, görevlerini şov yaparak örtmeye çalışırken, sessiz sedasız işine odaklananlar arka planda kaybolurlar. Bu, sadece bireylerin değil, bir milletin geleceğinin de kaybı anlamına gelir. Oysa tarihe baktığımızda, gerçek büyükler sessizce işlerini yapan, şov peşinde koşmayan insanlar olmuştur. Nasıl ki toprağın altında sessizce kök salan bir çınar ağacı zamanla devasa bir ağaç haline geliyorsa, liyakat sahipleri de gösterişsiz emekleriyle milletin gerçek teminatı olurlar.

Bu tür insanlar, çoğu zaman dedikoduların, ayak oyunlarının kurbanı olurlar. Sessizlikleri, kendilerini savunamamalarına yol açar. Oysa ki, gerçek değer, işin hakkıyla yapılmasında yatar. İşte tam da burada Türk atasözleri devreye girer: "Ağır başak, başını öne eğer." Liyakat sahibi insanlar ağır başlıdır, gösterişe ihtiyaç duymazlar, ancak onların kaybı, sadece bireysel bir kayıp değil, toplumsal bir kayıptır. Bir millet, liyakat sahiplerini kaybettiğinde, aslında geleceğini kaybetmektedir.

Ancak tarih, liyakat sahibi liderlerin, milletlerin kaderini nasıl değiştirdiğine defalarca tanıklık etmiştir. Sessizce çalışan bürokratlar, sadece günü kurtarmak için değil, gelecek nesillere sağlam bir yapı bırakmak için çaba harcar. Ancak bu çaba, yeterince ses getirmediğinde, şöhret ve dedikodu peşinde olanların oyunlarına kurban gider.

Sessiz kahramanların sessizliğine mahkûm bırakılması, aslında toplumun da bir felaketi olabilir. Dedikodular ve hilelerle işini yapmaya çalışanların yükseldiği, liyakat sahiplerinin ise geri planda kaldığı bir düzende, toplumsal çürüme kaçınılmazdır. Ancak bu çürüme, hemen fark edilmez; zamanla derinleşir, büyür ve sonunda geri dönüşü olmayan bir yola girilir. 
"Lafla peynir gemisi yürümez" diyen bir milletin evlatları olarak, sessizce işini yapanları, şov peşinde koşmayanları alkışlamalıyız.

Şöhretli olanın değil, liyakatli olanın kıymetli olduğunu unutmamalıyız. Çünkü şöhret, geçicidir; ancak liyakat, bir milletin geleceğini inşa eden asıl güçtür. Eğer bir gün sessiz kahramanları tamamen kaybedersek, asıl kaybeden biz oluruz. Çok şükür ki bu milletin evlatları, her dönem liyakatli şöhretsizleri iş başına getirme erdemi ile donatılmıştır. Yaklaşan ayak sesleri tam da bu dönemin habercisi olabilir.

YORUMLAR

  • 0 Yorum