Savaş başkan seçim öncesi biz garibanın hakkını kimseye yedirmedik yedirmeyiz demişti. Halkımız da kendisine itimat etmiş ve teveccüh göstererek ikinci dönem yönetme yetkisini kendisine vermişti. Hatta o dönem basına yansıyan nadir demeçlerinden birisini buraya eklersek kendisinin aksine sözümüz havada kalmamış olur.
Yine aynı dönemde basına yansıyan demeçlerinde belediyenin borcu olmadığını yatırımları 4 ay durdursa Karaman belediyesi sıfır borca kavuşur demişti. Bu da havada kalmasın başkan beyin açıklamasını da ekleyelim.
Fakat gerçekler bize bambaşka bir şey söylüyor. Belediyenin kendi resmi sayfasında 30.10.2024 tarihinden başlayarak 50 tane taşınır ve taşınmaz satış ihalesine çıkılmış. Yani 100 gün içinde 50 tane satış ihalesine çıkılmış. Merak edenler ya da canla başla yalan söylüyorsun diyenler olursa diye de karaman bel tr adresinde icra ve satış ilanları kısmına bakmak gerekir diye düşünüyorum. Belediyemiz alış ve satış işinde oldukça hızlılar.
Hatırlayın lütfen 2023 yılında 1269 adet doğrudan teminle rekor kırmışlardı. Yani ihalesiz şekilde sorgusuz sualsiz istedikleri firmalardan veya kişilerden işgünü olarak günde 5 tane alım yapmışlardı.
Şimdi bu durumda bir vatandaş olarak bazı soruları da kendisine sormamız gerekiyor. Sevgili başkan madem borç yok ne diye taşınır ve taşınmaz malları satışa çıkardınız? Seçimden bu yana 11 ay geçti herhangi bir yatırım da yapmadınız yani 11 aydır frende misiniz? Başka merak ettiğim konu ise şudur. Bu arsaları hangi yetim satın alacak?
Halbuki elinizdeki arsalara kooperatifçilik kanalıyla düşük gelir grubunda yer alan vatandaşlarımız için konut üretseniz gerçekten garibanın hakkını savunmuş olurdunuz. Bunun yerine bu taşınır ve taşınmazları yine parası olup alabilene veriyorsunuz.
11 aydır frenleyen belediye başkanımıza da kıssadan hisse çıkartmak isterim. Nasrettin hocanın ünlü kedi-ciğer hikayesini hatırlayalım;
Hoca, bir sabah evden çıkarken ‘‘Hanım canım çekti, bu akşam güzel bir ciğer yahnisi yiyelim, ben ciğeri alır sana yollatırım’’ demiş. Kasaptan iki okka ciğer alıp eve göndertmiş. Hocanın hanımı, yahniyi hazırlayıp pişsin diye ocağın üstüne koymuş. O arada iki çift laf etmek için komşuya geçmiş. Ama çeneye dalmış. Ateşte yemek olduğunu unutmuş. Birden hatırlayıp telaşla eve dönmüş; bir de ne görsün, ciğer yahnisi kömür olmuş.
Tabii çok üzülmüş. Üstelik kocasından laf işiteceğinden, içini bir korku almış. Akşam hoca, daha kapıdan girer girmez ‘‘Hanım hazır mı ciğer yahnisi? Karnım da çok aç, getir de yiyelim’’ diye gürleyince eli ayağına karışmış. ‘‘Hoca efendi, yolladığın ciğerleri nankör kedi yedi’’ diye yalanı kıvırtıvermiş. Hoca, durumda bir anormallik olduğunu sezinlemiş. Gel pisi pisi, deyip kediyi yanına çağırmış. Sonra hayvanı ense derisinden tutup havaya kaldırmış. ‘‘Hanım söyle bakalım’’ demiş, ‘‘Şu havaya kaldırdığım kedi, gelse gelse iki okka gelir. Eğer elimdeki şey kediyse, ciğer nerede? Yok bu şey ciğerse, kedi nerede?’
YORUMLAR