Mustafa Koçak

Mustafa Koçak


Diploma krizi mi, ustaca bir hamle mi?

20 Mart 2025 - 06:13 - Güncelleme: 20 Mart 2025 - 06:24

Diploma ve yolsuzluk tartışmaları televizyonlarda, sosyal medyada, kahvehanelerde ve okullarda; kısacası her yerde konuşuluyor. Bir grup Ekrem İmamoğlu'nun diplomasının sahte olduğunu iddia ederken, başka bir grup ise Tayyip Erdoğan'ın diplomasının hiç olmadığını ileri sürüyor.

Bir kesim İstanbul Belediyesi'nde gerçekleştiği iddia edilen milyarlarca liralık yolsuzlukları dile getirirken, diğer kesim 23 yıllık iktidarın yolsuzluklar konusunda önce hesap vermesi gerektiğini savunuyor. Bunlar elbette kamuoyunda tartışılır, yargı tarafından da araştırılır. Şahsi fikrim diploma ve yolsuzluk sürecinin muğlak şekilde devam ettirileceği yönünde. Ancak üzerinde durmak istediğim konu biraz daha farklı.

Gerçekten demokratik bir toplumda yaşıyor ve proje adaylarla seçimlere gitmiyorsak, Ekrem İmamoğlu'nun adaylığının engellenmesi hiç mantıklı görünmemektedir. Tüm anketlerde Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu'nun önünde çıkmakta ve Tayyip Erdoğan'a karşı daha güçlü bir aday olarak değerlendirilmektedir. Mevcut süreçte çoğu kişi, yaşanan bu operasyonların Mansur Yavaş'ın önünü açacağını düşünmektedir.

Ancak bu süreçlere farklı bir açıdan bakmak gerekir. Acaba gerçekten bu operasyonlar İmamoğlu aleyhine mi işlemektedir, yoksa siyasi akıl oyunlarıyla rakipler daha mı belirginleşmektedir? Son olayların ardından CHP örgüt yapısının İmamoğlu'nun arkasında daha sıkı bir şekilde kenetlenmesi beklenir. Çünkü mesele artık bir namus davasına dönüşmüş durumdadır. Oysa daha önce parti içinde Kemalciler, Mansurcular, küskünler ve ilgisizler gibi farklı gruplar vardı. Bu süreç, parti tabanının İmamoğlu etrafında birleşmesini sağladı.

Şu anda elimizde, siyasi tartışmalar nedeniyle yıpranmış bir Ekrem İmamoğlu ile uzun süre ülkeyi yönetmenin getirdiği yıpranmışlığa sahip Recep Tayyip Erdoğan var. Diploma ve yolsuzluk iddiaları her iki isim için de gündemde. Yani negatif açıdan eşitlenmiş iki aday mevcut durumda. Bu nedenle seçmenlerin tercihleri, adayların kişisel özelliklerinden ziyade ideolojik tercihlere dönüşebilir. Yani seçmenler, "benim adayım mı, karşı tarafın adayı mı?" sorusunu soracaklar. Burada mesele sağ ya da sol parti tercihi haline gelebilir. Bu da seçmenin, denenmiş ve öngörülebilir bir aday ile denenmiş ancak sonuçları öngörülemeyen bir aday arasında seçim yapması anlamına gelir.

Peki diploması iptal edilen biri aday olamıyorsa Ekrem İmamoğlu nasıl aday olabilir? Anayasa değişikliği yapılırsa bu mümkün hale gelebilir. Daha önce iktidarın istediği anayasa değişikliğine CHP karşı çıkmıştı, ancak şimdi İmamoğlu'nun önünün açılması adına destek verilebilir. Hatırlayalım bir çoğumuz Kenan Evren yargılansın diye anayasa değişikliğine evet demiş, anayasadaki diğer maddelerle çok da ilgilenmemiştik. Yani seçmen yine duygusal davranabilir. Böyle bir durumda Tayyip Erdoğan İmamoğlu'nun, İmamoğlu da Tayyip Erdoğan'ın önünü açmış olur.

Ancak bu durum kamuoyunda Tayyip Erdoğan'ın büyüklük yaptığı şeklinde algılanabilir. Daha önce altılı masanın güven vermeyen görüntüsü gibi, bu durum da Erdoğan'a avantaj sağlayacaktır. Ayrıca geçmişte Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı makamını kendisi alabilecekken Abdullah Gül'e devretmesine benzer şekilde, kamuoyunda Erdoğan'ın yüce gönüllülüğüne ve cesaretine yorumlanabilir.

Mantık çerçevesinde düşündüğümüzde, Tayyip Erdoğan karşısında Mansur Yavaş'ın aday olması mı yoksa Ekrem İmamoğlu'nun aday olması mı AK Parti'den daha fazla oy koparabilir? Herhalde iktidar açısından Mansur Yavaş'ın adaylığı daha büyük bir tehlike olarak görülür.

Bu yüzden Tayyip Erdoğan'ın ekibi, diploma ve yolsuzlukla yıpranmış ve samimiyetine olan güven azalmış, bunun yanında futbol geçmişi, belediye başkanlığı, dini söylemleri ile Erdoğan'a benzeyen bir adayın, Erdoğan'ın karşısına çıkarılması ile seçimi tekrar kazanabilir. Çünkü siyasette "taklitler aslını yaşatır."

YORUMLAR

  • 0 Yorum