Mustafa Koçak

Mustafa Koçak


Dijital dünyada kimlik arayışımız

02 Kasım 2024 - 10:48

Dijital çağın en büyük icadı belki de sosyal medyadır; lakin bu icat, sanıldığı kadar masum mudur?

Sosyal medya, bir yandan milyonlarca insanı birbirine bağlayan, dünyanın dört bir yanından bilgiye anında ulaşmamızı sağlayan bir araç iken, diğer yandan toplumlar üzerinde derin izler bırakan, bireylerin kimlik arayışını manipüle eden bir güç olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye’de de bu dijital devrimin etkileri her geçen gün daha belirgin hale geliyor. Peki, sosyal medya, Türk toplumunun yapısını nasıl etkiliyor? Bu dijital dünya, bireylerin kimliklerini nasıl şekillendiriyor?

2024 yılı itibarıyla, Türkiye’de sosyal medya kullanıcısı sayısı 75 milyonu aşmış durumda. Bu, ülke nüfusunun %90’ının sosyal medya platformlarında aktif olduğu anlamına geliyor. Daha da çarpıcı olan ise, Türkiye’nin sosyal medyada geçirilen günlük süre bakımından dünya genelinde ilk sıralarda yer almasıdır. Ortalama bir Türk vatandaşı, günde 4 saatini sosyal medya platformlarında geçiriyor. Bu süre, dünya ortalamasının neredeyse iki katıdır ve sosyal medyanın Türk toplumunda ne denli etkili olduğunu gözler önüne seriyor.

Bir diğer dikkat çekici veri ise, Türkiye’deki gençlerin %85’inin sosyal medyayı, haber alma ve bilgi edinme aracı olarak kullanmasıdır. Ancak, bu durum, doğru bilgiye ulaşma konusunda ciddi endişeler doğuruyor. Sosyal medyada yayılan yanlış bilgiler ve manipülasyonlar, toplumda bilgi kirliliğine neden olmakta ve toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmektedir. 2024 yılı itibarıyla, Türkiye’deki sosyal medya kullanıcılarının %70’i, sosyal medyada karşılaştığı bilgilerin doğruluğundan şüphe duyduğunu ifade ediyor. Bu da, dijital dünyanın toplumsal etkilerini sorgulama gerekliliğini bir kez daha ortaya koyuyor.

Sosyal medya, yalnızca bir eğlence veya iletişim aracı olmanın ötesinde, devasa bir ekonomik ekosistemi de beraberinde getirmiştir. Türkiye’de dijital reklamcılığın yıllık hacmi 2 milyar doları aşmış durumda. Bu rakam, Türkiye’nin toplam reklam harcamalarının %60’ına tekabül ediyor ve bu oran her geçen yıl artıyor. Dijital dünya, işletmeler için büyük bir pazarlama ve satış platformu haline gelmiş durumda. Özellikle e-ticaret sektörü, sosyal medyanın sağladığı olanaklar sayesinde Türkiye’de büyük bir ivme kazanmıştır. 2024 yılı itibarıyla, Türkiye’nin e-ticaret hacmi 50 milyar dolara ulaşmış durumda ve bu rakamın %40’ı sosyal medya platformları üzerinden gerçekleştiriliyor.

Ancak, sosyal medyanın ekonomik katkıları kadar, bu platformların neden olduğu sosyal ve psikolojik maliyetler de dikkate alınmalıdır. Türkiye’de sosyal medya bağımlılığı, özellikle genç nüfus arasında hızla yayılmaktadır. 2024 yılı verilerine göre, Türkiye’deki gençlerin %60’ı, günde en az 5 saatini sosyal medya platformlarında geçirdiğini ve bu sürenin büyük bir kısmının boş zamanlarını doldurmak için harcandığını ifade ediyor. Bu durum, gençlerin üretkenliklerini ve sosyal ilişkilerini olumsuz yönde etkileyen bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.

Sosyal medya, bireylerin kimliklerini şekillendiren, toplumsal normları ve değerleri yeniden tanımlayan güçlü bir araç haline gelmiştir. Türkiye’de sosyal medya platformları, gençlerin kimlik arayışında belirleyici bir rol oynamaktadır. Gençler, bu dijital dünyada kendilerine bir yer bulmaya çalışırken, çoğu zaman kendi kimliklerini ve değerlerini sorgulamaktadırlar. 2024 yılı itibarıyla, Türkiye’deki gençlerin %75’i, sosyal medyada gördüğü yaşam tarzlarının kendi hayatlarını olumsuz etkilediğini belirtmektedir. Bu, sosyal medyanın bireyler üzerinde yarattığı baskıyı ve kimlik krizini açıkça ortaya koymaktadır.

Sosyal medya, aynı zamanda toplumsal kutuplaşmayı da derinleştirmektedir. Farklı görüşlerin, ideolojilerin ve yaşam tarzlarının çatıştığı bu platformlar, zaman zaman toplumsal huzursuzluklara yol açmaktadır. Türkiye’de sosyal medya kullanıcılarının %65’i, sosyal medyada karşıt görüşlere tahammül edemediğini ifade ediyor. Bu durum, toplumdaki hoşgörü ve empati duygularının zayıfladığını ve sosyal medyanın toplumsal ilişkiler üzerinde olumsuz bir etkisi olduğunu göstermektedir.

Türkiye, sosyal medya platformlarının yarattığı bu derin etkilerle başa çıkabilmek için stratejik adımlar atmalıdır. İlk olarak, dijital okuryazarlık konusunda toplumun bilinçlendirilmesi hatta bu konuda okullarda müfredata ekleme yapılması büyük önem taşımaktadır.

Ayrıca, sosyal medyanın toplumsal yapıya etkilerini minimize etmek için devletin ve sivil toplum kuruluşlarının birlikte çalışması gerekmektedir. Sosyal medya platformlarının daha sorumlu bir şekilde yönetilmesi, nefret söylemi, ayrımcılık ve yanlış bilgilendirme gibi olgularla mücadelede etkili olabilir. Türkiye, sosyal medyanın toplumsal huzuru tehdit etmesini engellemek için yasal düzenlemelerin ve denetimlerin artırılması gerekmektedir.

Son olarak, Türkiye’nin sosyal medya bağımlılığıyla mücadele etmesi ve gençlerin bu dijital dünyada daha sağlıklı bir denge kurmalarını sağlaması gerekmektedir. Ailelerin ve eğitim kurumlarının bu konuda bilinçlendirilmesi, gençlerin sosyal medya kullanımını kontrol altına alabilir ve onların sosyal, zihinsel ve duygusal gelişimlerini destekleyebilir.

YORUMLAR

  • 0 Yorum