Şehrül-Emin olmak demek Şehri ve içinde yaşayanları emanet bilmek, bu emanete ihanet etmemek.
Şehrül-Emin olmak; bir şehrin güvenilen idarecisi olmak. İdare ederken Hazreti Ömer gibi adil, Hazreti Ebu Bekir gibi sadık. Hazreti Ali gibi vefalı ve yiğit olmak.
Şehrül-Emin olmak; bir şehrin halkına hizmet ederken hakka, hakka hizmet ederken halka hizmet ettiğini bilen olmak.
Şehrül-Emin olmak; sevilmek, sayılmak, hissedilmek, diğer bir deyişle hissetmektir.
Şehrül-Emin olmak, Hak pişirmek, hak dağıtmak, hak gözetmektir. Burada bahsettiğimiz asıldır, manadır, tariftir.
Şehrül-Emin Şehrin emin kişisi, emin insanı. Yani bugünkü manasıyla seçilmiş belediye başkanı dır. Bu da şehrin imarından, turizminden, çöpünden, suyundan, çevresinden, bünyesinde bulunan şirketlerden ve o yerleşim yerinde yaşayanların refahından vb. gibi şeylerden sorumlu kişi.
Bu tarife ben uygunum diyen olur. Yakıştırılan olur. Yakışan olur. Ya da olmaz. Bunu önce Hak sonra halk bilir. Çünkü Şehrül-Emin yaptığı işin hesabını önce vicdanına , sonra Allah’a ve sonra şehre, insanına verir. Kısaca yönetenin yönetilenlerce pırıl pırıl bir geçmişle hayırla yad edildiği, övüldüğü, yeri geldiğinde kendisinin de tevazu içinde yaşadıklarını anlatmaları esastır. Benden söylemesi, önümüze sandık geldiğinde geleceğimizi şekillendirecek Şehrül Eminimizi seçerken önce ‘’zihniyetine’’ bakınız. Sonra ise sözlerine, yürümesine, konuşmasına, giyinmesine ve tarzına.
Şehrül-Emini biliriz, duyarız, görürüz veya olmasını isteriz de; bir şehri yönetmeye talip olandan veya yönetenden; şehrin ağası ifadesini bilmeyiz, bilmezdik daha doğrusu çıkıp böyle bir ifade kullanılıp açıklanıncaya kadar böyle bir ifadeden haberimiz yoktu.
Eski Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve AKP Millet vekili Cemil ÇİÇEK bu ifadeyi şu şekilde açıklamıştır. Belediye Başkanı Şehrin Ağasıdır. Yani Şehrül ağa dır demiştir. Bu ifadeyi Sayın Cemil ÇİÇEK Elazığ gezisi sırasında kullandı. Eski Meclis Başkanı burada ne dedi? Bir bakalım.
Dedi ki: ‘’Belediye başkanları Şehrin Ağasıdır. Ağalık vermekle olur’’ dedi.
Eminim ki bu ifadeyi Sayın ÇİÇEK iyi niyetli söyledi ama akıllara takıldı işte ‘’ Ne oldu Şehrül-Emin’e? Şehrül-Emin niye Şehrül ağa oldu ki?’’ diye soruyor insan.
Şehrin emini ve emiri olmak ayrıdır. Ağası olmak ayrıdır. Şehrül-Emin ve Şehrül ağa olmak aynı şeyler değildir. Ağalık, sahiplenmektir. İyi ağa ve kötü ağa vardır. Vereni, paylaşanı vardır da genelde hep alandır. Ağalık veya ağa varsa marabada vardır. Kimi zaman ezilen, hakkı yenilen, emir altında olan, mala sahip olmayan köylü de vardır. Sözü dinlenmeyen, söz hakkı olmayan mazlumu vardır.
Belediye Başkanları şehrin ağasıdır demek, belediye başkanı seçmek şehre ağa seçmek demek olur ki, bence yanlıştır. Çünkü bu durumda belediye başkanları ve çevresindekiler Beytül Mal olarak nitelendirdiğimiz Belediyenin Gelirini, Mallarını, Taşınır ve Taşınmazları ile belediye şirketlerini kendi çıkar ve menfaatleri doğrultusunda kullanmaya başlarlar.
Sayın ÇİÇEK iyi niyetli söylemiş dahi olsa, mecaz manası dahi olsa bu ifade yanlıştır ve yanlış anlaşılmaya elverişlidir. Günümüzde de yanlış anlaşılmaya veya insanların işlerine öyle gelmeye başlanmıştır. Yada derler ki; demek Şehtül-Eminlik bitti, rafa kaldırıldı, artık (geriye dönüş sayılsa da) şehre ağalık geldi yani Şehrül Ağalık geldi diyerekten işlerine geldikleri gibi davranmaya başlarlar.
Hiçbir şehir, şehirli ağa istemez başa. Çünkü ağadan hesap sorulmaz. İnsanlar kendilerini temsil edenleri Emin ister. Şehrül-Emin olmalarını beklerler. Çünkü Şehrül-emin, yaptığı işin hesabını; önce vicdanına, sonra Allaha ve sonra da şehre yani insana verir.
Peygamber Efendimiz ve dört Halife döneminde Şehrül-Eminin nasıl olduğunu Beytül Malın
Ne demek olduğunu hayat ve yaşantılarında bize ayrıntılı bir şekilde gözler önüne sermişlerdir. Onların yaşam ve hayatları bu iki kelimenin ne anlama geldiğini ve önemini açık bir şekilde gözler önüne sermektedir.
Yukarda anlatılanlar eski dönemlerin ne kadar güzel yaşandığını ne kadar kaliteli insanların bulunduğunu; halktan ise (daima bahsedilir) ‘’evlerinin kapılarını kilitlemeden yatacak kadar’’insan’’, ‘’dürüst’’, ‘’yalandan’’, ‘’iftiradan uzak’’, ‘’çalışkan’’, sahtakarlık nedir bilmeyen’’, ‘’hakimiyet ölçülerinde özlü bir hayat yaşadıklarını’’, Kısaca yönetilen ile yönetenlerin pırır pırıl bir geçmişle, hayırla yad edildiği, övüldüğü yeri geldiğinde kendisinde tevazu içinde yaşadıklarını anlatmaları esastır. Günümüzde ise bizler geçmişte yaşananlardan ne ders çıkarıyor nede önlem alabiliyoruz.
Geçmişi şaibeli bilinmeyen sırlarla dolu, tanımakta zorluk çektiğimiz insanlara geleceğimizi şekillendirmesi amacıyla bu günümüzü teslim ediyoruz. Sonra ayıkla ‘’pirincin taşını.’’ Misali şaşkınlık, karamsarlık, umutsuzluk, kaos etrafımızı kaplamış oluyor.
Oysa ki iş işten çoktan geçmiştir. Hadi yöneticiler Öyle veya böyle iş başına geliyor! Ne yapalım ‘’tarih tekerrürden ibarettir’’ demekle yetiniyor ve kendimizi avutuyoruz! Fakat yönetilenler, yaşantıların geçtiği merkezler??? İşte asıl sorun bu başlıkların çektirecegi zorlukların anlatılması.
Eğer ki Şehrül-Emin yerine Şehrül-Kim görev yapıyorsa !! işte o zaman bahis konusu olabilecek tüm merkezler, tüm yaşantı bölgeleri insanlar ile birlikte her gün ileri yerine her gün geri gidecektir.
Şehrül-Emin olan kişilerin yukarıda bahsedilen hangi bir özelliğine baksanız gönülden gelen bir rahatlık oluşuverir. Ancak Şehrül-Kim olanın hangi özelliğine bakarak rahatlık ve huzuru bulacağınızı soruyorsanuz?
Benden söylemesi önce ‘’zihniyetine’’ bakınız. Sonra ise sözlerine!! Sonra yürümesine, konuşmasına, giyinmesine, tarzına, ahlakına, yaşantısına ve etrafındakilere bakınız.
Gel gelelim bizlere. Şimdiye kadar hiç sorgulamadık. Sormadık. Adam sende dedik. Nemelazımcı olduk, yanlışlıkların, haksızlıkların ve yolsuzlukların üzerine gitmedik veya gidemedik. Cesaretli bir şekilde bu yolsuzlukları, usulsüzlükleri ifade edip kamu oyuyla paylaşamadık.
Yanlış yaptık beyler yanlış. Bizlerde üzerimize düşen görevleri yerine getirip sorumluluğumuzu bilmedik veya işimize öyle geldi ve böyle devam ettik.
Hani diyoruz ya yanlış yaparken daha büyük bir yanlışı nasıl yapmayalım?
O zaman şunları da kendimize soralım. Cevabını ise biliyorsak, önce kendimize verelim!! Sonrada vatandaşın aydınlatılması için bunları kamu oyuyla paylaşarak üzerimize düşen vatandaşlık görevini yapmış olalım.
Bizim Şehrül-Emin’lerimiz gerçekten ne kadar emin? Onun sorgulamasını yaparak vatandaş olarak üzerimize düşen görevleri yerine getirelim. Eğer bizler bir şeyler biliyor da susuyorsak veya bunların tekrarlanmasına müsaade ediyorsak aynı suçlara bizlerde dahil olup bu suçu işleyenlerin daha da ileriye gitmelerine cesaret vermiş oluruz.
Beytül-Mal
Beytül-mal’e (belediye bütçesi) bakış ve onun idaresi sorumluluk sahibi ve idarecilik makamını emanet bilen gerçek bir idare ile, bu makamı şahsi menfaat ve halkın üzerinden geçinme vasıtası olarak gören idare şekillerini bir birinden en keskin çizgilerle ayıran bir sınırdır.
Sorumluluk sahibi ve her türlü makamı emanet bilen gerçek bir idarenin gözünde Beytül-Mal hak ve adalet temelinde kullanılması için kendisine verilen bir emanetten başka bir şey değildir.
Belediye başkanı, Beytül-mal üzerinde sadece bir emanetçidir ona düşen, emanete gereken riayeti göstermektir.
Şimdi gelelim Kendi Belediye Başkanımızın durumunu analiz etmeye:
Karaman da 1974 Yılında kurulan ONGUN A.Ş. kimler ve hangi amaçla kurulmuştu? Bu şirkete kaç kişi ortaktı? Ortakları hangi siyasi partilerdendi? Bu şirketin Faaliyet alanları nelerdi? Hangi amaçla kurulmuştu? Bu şirketin faaliyetlerinden elde edilen gelirler nerelere harcandı? Şu anda Belediye şirketini yönetenler vasıf ve sıfatları ile bu işe ehil mi? Yasanın belirtmiş olduğu hukuki şarları taşıyorlar mı? Bu şirketi yönetme bilgi, birikim ve tecrübeye sahibiler mi? Haklarında denetim, sorgu ve gerekli incelemeler yapıldı mı? Üst düzey yöneticileri kimlerdir ve ne kadar para alıyorlar?
Şimdi işimiz yazımız içerisinde ‘’dikkat içermeyi’’ vurgulayan bu sorulara cevaplar aramak ve onları bulmaktır.
Eğer bizim belediye başkanımızda ağalık fikrini savunarak iş yapıyorsa belirtilmiş olan bu usulsüzlük ve hukuksuzluklara yani usulsüz kazanç elde etmelere göz yumması normaldir. Fakat ağalığı kabul etmeyip şehrül-Emin olarak benimsemiş ise derhal bu haksız kazançlara ve bey tül malın kullanımını, amaçları ve gerekli şekilde kullanılmasına el koymalı gerekenler hakkında gerekli işlemlerin yapılmasının önünü açmalıdır.
Çünkü 5393 sayılı kanunun 38 maddesi ve ilgili bendi arasında Belediye başkanlarının asli görevleri arasında bünyesinde bulunan şirketleri denetleme yetkisi bulunmaktadır.
Ongun A.Ş Karaman Belediyesinin şirketidir ve Kurulduğu yıllarda Karaman Belediye Meclisinde Üyesi bulunan siyasi partilerin ve Belediyenin Ortaklığı ile kurulmuştur.Bu şirket yalnız bir partinin ve kendisini idare eden kişilerin menfaat ve çıkarları doğrultusunda değil Karaman halkının menfaatleri doğrultusunda hareket etmek amacı ile kurulmuştur.
Bir Internet sitesinde yapılan açıklamalardan sonra bir şehrin Şehrül-Emini eğer o şehrin Şehrül ağası sıfatını benimsememişse bunlara meydan vermez. Konuyu araştırarak sorumlular hakkında gerekeni yapar.
Fakat Şehrin Şehrül ağası sıfatını kabul ederse onlarla birlikte hareket ederek yolsuzluklara, usulsüzlüklere, haksız kazanç elde edilmesine ve bir çok haksızlığa göz yumarak Beytül-Malın bazı kişilerce kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmalarına izin vermiş olur.
Şimdi bizler Karaman Belediye Başkanımızın Şehrül-Eminmi yoksa Şehrül ağamı olduğunu bu sitede belirtilen konuların incelenmesi sonucu ortaya çıkan neticeye göre karar vereceğiz. Ayrıca sonraki yazılarımda bu konularla ilgili olarak sizleri bilgilendirmeye devam edeceğim.
YORUMLAR