Dr. Öğr. Üyesi Davut Karaman
Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi
davut.karaman@alanya.edu.tr
Yıllarca aynı çatı altında yaşamak ve birbirini tanıyamamak, ne kadar acı değil mi? Son yıllarda ayrılık sancısı yaşayan eşlerin dilinde nakarat haline gelen bu ifade birçok şeyi özetlemektedir. Aynı çatı altında yaşamak; bir olmak, birlikte olabilmek demek değildir. Yıllarca birbirinden bihaber yaşam süren hayatların, gerçekten hayat arkadaşı olması mümkün müdür?
Ben onun için yapmadığım fedakarlık kalmadı ama o benim kıymetimi bilmedi. Neden? Çünkü senin yaptığının o farkında değil, onun için belki de hiçbir kıymeti harbiyesi yok yaptıklarının! Ya da senin haberin yok film bir yerlerde kopmuş, ne yaparsan yap çokta anlamlı gelmiyor eşine. Dolayısıyla bu şartlarda aynı çatı altında yaşamak ne kadar bir olmak demektir tartışılır.
Evlilikte tükenmişlik sendromu olarak ifade edebileceğimiz bu durum yılların birikimi sonucu ortaya çıkan sıradanlaşma ve rutin tekrar eden cevapsız sorunlardan kaynaklanmaktadır. Adeta dipsiz bir kuyu misali çözülemeyen bu tatsız ortam, eşleri günden güne yıpratmaya devam edecektir. Aynı zamanda eşlerin dimağlarında dağ gibi birikmiş sorunlar ise içten içe kemirmeye, eşleri tüketmeye devam edecektir. Çünkü ortada tanımlanmış net bir sorun yok iken çözüm olması da beklenemez.
Bu durumda evin içine, içeriden bakan eşler bu durumu göremeyecek kadar olayın farkında bile değillerdir. Tek farkında oldukları ise her geçen gün yükselme trendini koruyan çatışma ortamının sürekliliğidir. En büyük yanılgı ise bunun normal olduğunun düşünülmesi ve çözüm arayışına girilmemesidir. Aradan yıllar geçer ve bunun sonucunda ise; “aa onlar çok iyiydi, ne oldu anlamadık boşanmışlar” gibi çevrenizde duyduğunuz ayrılık çığlıkları artmaya devam etmektedir. Emin olun ki sosyal çevre olarak sizin anlamadığınız durumu eşler de çoğu zaman farkında değil. Bir bakmışsınız evin koridorları yerine adliye koridorlarında buluşmalar başlamıştır.
Peki günümüzde evliliklerin karabasanı olan bu sorunların çözümü nedir? Aslında çözüm, sorunu görebildikten sonra oldukça basittir. Eşler birbirlerine karşı ne kadar samimi olurlarsa, sorunların teşhisi de o kadar kolay olacaktır. Ancak genel olarak en temel sorun eşlerin, eşine karşı yeteri kadar samimi olmamasından kaynaklanmaktadır. Gerek çocuklarına karşı gerekse sosyal çevreye karşı eşler dışındaki ortamlarda eşini övmek, eşi için olumlu ifadeler kullanmak yerine, esprili bile olsa eşi için olumsuz ifade kullanımın sürekliliği eş sıfatının imzadan ibaret olmasını gösterir. Çünkü bu durum eşler arasına giren en büyük nifak tohumlarının yeşermiş halidir. Böyle bir durumda eşler arası samimi, gerçek davranış beklemek hayalden öteye gidemeyecektir.
Eşlerin tüm varlığı ile birbirleriyle hemhal olması halinde ortada sorun olsa bile elbirliği ile çözülecektir. Fakat günümüzde son yıllarda adeta moda haline gelen eşinden gizleme, farklı paydaşlarla birlikte hareket etme gibi davranışlar evliliklerin en büyük sorunlarındandır. “Aman o benim annem bilse ne olur bilmese ne olur, ondan mı saklayacağım” masumluğundaki paylaşımlar göründüğü gibi hiçte masum değildir. Her ne kadar ebeveyn de olsa çekirdek ailenin içi dışa yansımamalıdır. Elbette paylaşımlar olmalı fakat bu paylaşımlar neticesinde çekirdek aileye hiçbir şekilde müdahaleye izin verilmemelidir.
Eşler, eşi için; “artık eskisi gibi değil, çok değişti” diye düşünürken, kendisinin ne kadar değiştiğini hiç düşünmez. Çünkü kimse sorunu kendisinde görmek istemez. Ortada ki sorun kadar göz ardı edilmemesi gereken diğer önemli nokta ise sorunu doğuran kaynaktır. Bu durum tam olarak şuna benzer: kızan suçlu da kızdıranın hiç mi suçu yok? Aynen böyle, hiç kimse normal şartlarda kızmaz, kızıyorsa zaten ciddi olarak psikolojik bir sorun var demektir ve tedavi edilmesi gerekmektedir.
Ayrıca çevrenizde yaşayan aileleri gözlemlemek bile birçok aile için can simidi olacaktır. Çünkü toplumda yaşanan olaylar, olaylar karşısında gösterilen tepkiler genel olarak aynıdır. Dolayısıyla görünen köy kılavuz istemez misali hayatın kendisi, hayallerinize giden yolda en büyük pusulanızdır.
Başarılı bir evlilik için çevrenizde yaşanan hatalardan ders çıkarmak, süt dökülmeden önce gerekli tedbirleri almanıza katkı sağlayacaktır. Bu kapsamdaki tecrübe paylaşımlarının yapıldığı aile okullarının yeni çiftlere yön vermesi, ailelerin temelini daha sağlam hale getirecektir. Yetkili makamlarca gereğinin yapılarak aile okulları adı altında yeni bir eğitim sistemin her yerde uygulanması gerekmektedir.
Aile okulları adeta ayna görevi görerek; gerek evlilik öncesi adaylara, gerekse evli çiftlere yönelik aile hayatı kapsamındaki nitelikli eğitimler ile yaşanan sorunların azaltılması ve daha güçlü aile bağlarının tesis edilmesini amaçlamaktadır. Böylece birçok aile farkında olmadan yaşadığı sorunlarla yüzleşme ve çözüme kavuşma fırsatı bulacaktır. Yıllarca çatışma halinde geçen evliliklerin huzura kavuşması ise yeni nesillere kavga değil sevgi ortamını miras bırakacaktır.
Her eş kendine göre doğru yaptığını düşünerek hareket eder. Çünkü kimse eşine bilinçli olarak zarar zaten vermek istemez. Önemli olan farkında olunmayan sorunların, davranışların farklı bir bakış açısıyla farkına vararak çözüme gitmeyi sağlamaktır. Her ne kadar doğru evlilikler bile olsa zamanla tükenmişlik sendromu girdabına düşen eşler, ayrılık noktasına gelebilmektedir. Zamanında atılacak doğru adımlar ve çözümlerle bu eşler öncesine göre belki de daha da mutlu, huzurlu bir evlilik hayatına geçebileceklerdir. Çünkü doğru evliliğin kıymetini bilen, ayrılığın sancısını yaşayan eşler; hayatlarındaki son virajı almayı başardıkları takdirde çok daha güzel günlere yeniden merhaba diyeceklerdir.
YORUMLAR