Dr. Öğr. Üyesi Davut Karaman
Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi
davut.karaman@alanya.edu.tr
Her ne kadar iletişim çağında yaşıyoruz desek de iletişimsizlik çağın en büyük zilleti haline gelmiştir. Bir zamanlar saf, temiz olan kalplere yerleşen yalan, dolan, iftira ise bu zilletin en büyük kaynağı olmuştur. İnsanların dedikodusuz yaşayamadığı, hararetin tavan yaptığı bir dönemdeyiz.
Ağızdan beslenmek yerine kulaktan beslenir hale gelmiş bir toplumda kulaktan zehirlenme vakalarının yaşanması kaçınılmazdır. Ve bunun neticesinde ortaya çıkan acı kayıpların haddi hesabı yoktur. Yapılan yargısız infazlar ile daha doğmamış düşünceler bile kürtaj işlemine maruz kalıyorsa gelecekte ödenecek faturanın bedeli de o kadar ağır olacaktır.
Yeni nesil geleceğin teminatıdır deriz hep ama aslında yeni nesil diye bir şeyin olmadığından bihaber şekilde. Mesela bir kasada çürüyen eski elmanın yanına yeni elma koyduğunuzda belli bir süre sonra yeni elmanın da çürüdüğünü görürüz. Hiçbir zaman böyle bir durumda eski, çürüyen elmanın da yenilendiğini göremeyiz. Toplumda aynen böyledir; dünya bir kasa, insanlar elma misali eski ile yeni aynı ortamda bulunuyorsa muhtemelen yeni eskiye dönüşecektir. Hal böyle olunca yeni nesil diye bir şeyden gerçek anlamda bahsedebilmek çokta mümkün görünmemektedir.
Ayrıca son yıllarda ortaya çıkan bireyselleşme düşüncelerinin hayata dönüşmesi ile eskiden mahallesinde akranları ile birlikte olanlar, şimdi evinde ekranlarla birlikte olmakta. Doğal olarak da günümüzde “akran nesli yerine ekran nesli” tezahür etmektedir. Sanal alem üzerinden hızla ve daha çok kitleyle kurulan sağlıksız iletişimler kulaktan zehirlenme oranlarını daha da arttırmaktadır.
Peki, ne yapmak lazım bunun için? Sivrisineği öldürmeye çalışmaktansa bataklığı kurutmak daha kalıcı çözüm olacaktır. Aksi takdirde çözümün bir parçası olmayıp bir kenara çekildiğiniz zaman çözülmenin merkezinde, üzerinize çığ düştüğünü fark ettiğinizde her şey için çok geç olacaktır.
Hepimiz çözümün bir parçasıyız ve yeniden akran nesline kavuşabilmek için, çocuklarımızın üzerimize düşeni yapmalıyız. Bu kapsamda toplumunun her kesimi için kişisel gelişim yaşam misyonu haline gelmelidir. Bireylerin nitelikli öğrenme ve öğretmeyi yaşam tarzı haline getirmesi ile birlikte toplumda iletişimsizlik gibi vebalar yaşam bulamayacaktır.
YORUMLAR