Dr. Öğr. Üyesi Davut Karaman
Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi
davut.karaman@alanya.edu.tr
Hayat, akarsu misali akıp gidiyor. Peki biz hangi zamanda yaşıyoruz, bu akarsuyun neresindeyiz? Acaba hayatımızı nasıl yaşıyoruz? Hayat beklentilerimize cevap verebiliyor mu? Ardı arkası kesilmeyen dipsiz kuyu misali sorular hayat boyu kafamızı tırmalar durur. Ve sonunda cevabı da bulunamaz. Çünkü çözümsüz soru gibidir hayat; eğer ne istediğini, nerede olman gerektiğini bilmiyorsan.
Hayatımızın dün, bugün ve yarın olmak üzere üç boyutu vardır. Bunlardan dün ve yarın, hayatımızı yani bizi bizden çalan en büyük hırsızdır. Çünkü bizler sadece nefes aldığımız anı yaşarız, hissederiz; ne dünü ne yarını. O yüzden yaşadığımız her anın kıymetini bilmeli, onu hırsızların çalmasına asla izin vermemeliyiz.
Sürekli yas içindeyseniz geçmişin kontrol gücü; sürekli korkuyorsanız geleceğin kontrol gücü ensenizde nefes alıyor demektir. Eğer yasla ve korkuyla başa çıkmış ve ensenizdeki nefesi nefessiz bırakmış iseniz, bugününüzü kontrol edebilir güce sahipsiniz demektir.
Dünde kalanlar için, dünde yaşananlar için bugününü karanlık bir zindana çevirenler yaşamın süreli olduğunun ve her an da bu sürenin tükendiğinin hiç mi farkında değiller? Karanlık bir geçmişle bugünü de karartmanın adeta yaşarken ölmenin ne anlamı var?
Başka bir durumda ise geçmişte yaşanmış başarılar ile bir ömür tüketmeye çalışanlar, bir depo benzinle dünya turu yapmaya çalıştıklarının acaba hiç mi farkında değiller? Eğer dünya turu yapmak istiyorsanız sürekli boşalan deponuzu yeni yakıtla doldurmanız gerekir. Yaşınız ne olursa olsun hayatınıza ve çevrenizdekilerin hayatına kısacası dünyaya nasıl bir katma değer sağlarım sorusunu mezara kadar sorabilmelisiniz. İşinizden emekli olabilirsiniz ama hayattan asla emekli olmamalısınız. Hayat limanınızdan yol alıp yeni okyanuslara açılmalı ve yeni limanlarda demir atmalısınız. Ancak yenilenebilen bir hayat, yaşanabilecek bir hayattır.
Geçmişte yaşananların bugünümüz üzerindeki izlerinden sonra, gelecekte yaşanabilecek olanların bugünümüz üzerindeki etkilerine baktığımızda da durumun çok farklı olmadığını görürüz. Gelecek kaygılarının doğurduğu korkular ile en kıymetli varlığımız olan bugünü ne kadar talan ettiğimizi anladığımız zaman maalesef iş işten geçmiş olmaktadır. Yaşanan stres ve kaygılar ile beslenen birçok sağlık sorunları da (kalp, kanser vb.) bedenimizi çoktan sarmaktadır.
Gelecek ütopyasında pembe hayaller kurarak bugünü yaşayanlar, hayatın gerçek yüzü ile karşı karşıya kaldıkları zaman tecrübenin ne demek ve ne kadar değerli olduğunun farkına varırlar. Tecrübe iki türlü kazanılır; yaşadıklarımızdan ve başkasının yaşadıklarından.
Birinci olarak yaşayarak, ister istemez herkes tecrübe kazanır. Fakat bu yöntemle elde edilen tecrübenin hayattaki maliyeti veya getirdiği yükler oldukça fazladır, hatta bazen telafi edilemez boyutlarda bile olabilmektedir. İkinci olarak ise çevremizde yaşananlardan tecrübe elde edebilmek için iyi bir gözlemci, iyi bir dinleyici ve iyi bir analist olmak gerekir. Bu şekilde elde edilen tecrübenin hayatımıza getirdiği yükler asgari düzeydedir. Çünkü başkaları yaşar, siz öğrenirsiniz. Arkadaşlık seçiminde kendisinden 3-5 yaş büyük kişilerle arkadaşlık yapan kişilerin akranlarına göre daha olgun, daha deneyimli olmasının kaynağı da budur. Kendisi yaşamadan yaşananlardan öğrenmesidir. Bedava elde edilen bir yaşam tecrübesidir.
Bahsettiklerimiz kapsamında hangi zamanda yaşadığımız, hayat kalitemiz açısından büyük önem taşımaktadır. Bu demek değildir ki geçmişi unutalım, geleceği düşünmeyelim. Geleceğe ışık tutabilmemizin kaynağı elbette geçmişten alınan tecrübelerdir. Fakat bunu da abartmadan, bugünümüzü zehir etmeden yapmak şartıyla yaşam daha güzel olabilecektir. Çünkü her şeyi biriktirebilirsiniz ama zamanı biriktiremezsiniz, kendinizi de biriktiremezsiniz.
O halde dolu dolu bir yaşamın kaynağı doğru zaman diliminde yaşamaktır. Yaşanmadan ertelenmiş günleri ileride yaşama ihtimaliniz suyun +100 derecede donma ihtimali gibidir. Bugün ne varsa yarın tarih olacaktır; tarih olmadan onların kıymetini bilmek ise en büyük keyif kaynağıdır. Yaşamak için yaşamanın, yaşatmak için yaşamanın en büyük kaynağı ve yarınlara mirası olduğumuzu unutmamak dileğiyle…
YORUMLAR