Dr. Öğr. Üyesi Davut Karaman
Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi
davut.karaman@alanya.edu.tr
Sorumluluk hepimizin çok yakından aşina olduğu bir kavram olmasına rağmen herkes tarafından gerektiği kadar bilinmemekte, bilinse bile algılanmamaktadır. Sorumluluk, doğru bildiğin vazifeleri ifa etmektir. Sadece bilmek yeterli değildir, aynı zamanda bilfiil uygulanması ve hayata geçirilmelidir.
Günümüzde teknolojik gelişmelerle birlikte daha hızlı ulaşılabilen bilgilerin özellikle de genç dimağlarda gerektiği kadar yoğrularak, yeni oluşumlara ışık olması gerekmektedir. Aksi takdirde yeterince yoğrulmayan bilgiler, her daim ham kalacak ve kişide hazımsızlık hissi oluşturacaktır. Günümüzün en büyük çözülmeyi bekleyen sorunlarından biri nitelikli, yeni bilgilerle donatılmış sorumluluk sahibi nesillere duyulan gereksinimdir. Bu konuda en büyük görev ise ilk olarak ailelere düşmektedir. “Armut dibine düşer” diye bize mahsus bir söz vardır. Aslında anlayana bu söz her şeyi açıklamaktadır. Evinde akşam otururken çalan telefona cevap veren bir çocuk, annesi babası -evde iken bile- ebeveynler tarafından “evde yok” diye karşıya cevap vermesi gerektiğinin söylenmesi, çocuk açısından yalanın normalleştirilmesi sürecinin ilk adımlarıdır. Böylece ebeveynler tarafından belki de hiç farkında olmadan pak, temiz bir kalbe ilk çürük tohumlar atılmış olmaktadır.
Aileler gelecek nesillerin aynasıdır, çocuklar görerek öğrenir. Bu nedenle atılan her adım, söylenen her söz ebeveynler tarafından özenle seçilmelidir. Aksi takdirde “dedesi koruk yemiş, torununun ağzı kamaşmış” atasözü bir kez daha kendini ispatla mükelleftir. Gelecek bilinçli aile ve sorumlu gençlikle daha aydınlık olacaktır. Kuru bilgi yüklü bireyler amaçsız, hedefsiz bir şekilde okyanusta rotasız bir gemi gibi savrulmaya mahkumdur. Halbuki günümüz dünyasının avantajları ile donatılmış bireylerin görev bilincinden yoksun, sorumluluk duygusundan bihaber olması hiç bitmeyecek olan girdabın başlangıcıdır. Sorumlu aile sorunsuz geleceğin ilk tohumlarıdır. Bir ailenin çocuklarına bırakabileceği en önemli miraslardan biri de görev bilinci ve sorumluluk duygusudur.
Görev bilinci ile yetişmiş, sorumluluk duygusu ile bezenmiş bireyler yarınlara pusula olacaktır. Bilgi düzeyi yüksek ama sorumluluk sahibi olmayan bir nesil ise karanlıkta atılan adım gibi ne zaman, ne gibi sonuçlar doğuracağı belirsizdir. Elbette istisnalar olmakla birlikte “eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz” sözü aile-çocuk ilişkisinde de geçerlidir. Bir çocuk ailede nasıl bir ortamda yetişiyor ise ilerleyen yaşlarda çok büyük ihtimalle aynı davranışları sergileyecektir. Eğer güzel sözler içinde büyümüş ise iltifat eden, anne-baba kavgaları içinde büyümüş ise aşırı geçimsiz, huysuz, kavgacı bir kişiliğe sahip olacaktır. Çok sık rastlanan bir durum olarak ebeveynler okul çağındaki çocuklarının ders çalışmadığı, kitap okumadığından yakınırlar. Evde anne-babanın kitap okumadığı bir yerde, çocuklarında kitap okumasını beklemek en büyük yanlışlardan biridir. Çünkü siz ebeveyn olarak ona sürekli “oku, adam ol” dediniz yani bilgi verdiniz, ancak o bilginin uygulamasını göstermediniz. Önce kendiniz onu yaşamanız, yaşayarak örnek olmanız gerekir. Hayatta hiçbir şeyi “yaşamadan yaşatamazsınız”.
Şu anki toplumun sorumsuz, başıboş yaşamayı gaye edinen, her an patlamaya hazır bir bomba gibi bir nesil olma yolunda ilerlemesi gelecekte karşı karşıya kalabileceğimiz, belki de telafisi çok zor olabilecek bir hal alması kaçınılmazdır. Sorumluluk duygusu gelişmemiş bireyler, hem kendi hayatlarında hem de toplumu ilgilendiren durumlarda yeterince almadıkları sorumluluklardan dolayı sürekli yapabilecekleri görevlerden kaçmaktadırlar. Aslında onlara
sorumsuzluğu da öğreten yine toplumun aktörleridir. Yine bir sözde ifade edildiği gibi "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" gibi düşünceyle yanı başında olup biten haksızlığa ses çıkarmayan, kavgaya dur demeyen bir kişi bilin ki gelecekte ya kendisinin ya da kendinden sonrakinin benzer bir durumla karşılaşmasına zemin hazırlamaktadır.
Bu konuda toplumun bütün fertlerini toplumsal sorumluluk kapsamında göreve davet ederken, özellikle eğitim-öğretim konusunda yetkililerin bu konularda kalıcı reformlara hız vermelerini bekliyoruz. Anne baba okulları, esnaf okulları artık her yere açılmalı ki 60 yaşındaki bakkal amca geometride açı hesaplamasını öğrenmesin ama kitap okumayı, okutmayı çocuklarına, torunlarına öğretebilsin. Okullarımız sadece çocuklar için değil herkes için olmalı. Topyekun toplumun görev ve sorumluluk bilinç düzeyinin arttırılması, yarınlar için en büyük sigortadır.
Unutmamak gerekir ki sorumsuzca tüketilen her nefes yaşamanın gereğini yerine getirmemek demektir. Aldığımız her nefesin kıymetini bilerek, onu yarınlara taşımalı ve iyi bir nesil yetiştirerek bıraktığımız miraslarla hiç bitmeyen nefes haline getirmeliyiz. Sorunsuz geleceğin temeli olan güçlü ebeveyn ve sorumlu gençlik ile en güzel yarınlara...
YORUMLAR