Hipokrat "Bütün hastalıklar bağırsakta başlar, bağırsak hasta ise vücudun geri kısmı da hastadır" sözleri ile bağırsak fonksiyonlarının sağlıklı yaşamdaki önemini vurgulamıştır. Yetmiş beş yıllık yaşam süresince ortalama 30 bin ton gıda, 50 bin litrelik sıvının geçtiği düşünülen sindirim sistemi milyonlarca zehrin ve tehlikenin üstesinden gelmektedir.
Sindirim sisteminin en büyük kısmını oluşturan bağırsaklar, "ikinci beynimiz" olarak da adlandırılmaktadır. Gastrointestinal sistem (GİS) doğum öncesinde steril iken doğumun başlamasıyla birlikte saatler içerisinde mikroorganizmalar ile kolonize olur. Gastrointestinal sistem kolonizasyonu, çeşitli etmenlerin dinamik bir etkileşimiyle oluşan karmaşık bir olaydır.
Sindirim sisteminde ve bağışıklık sisteminde yaşlanmaya bağlı oluşan değişiklikler, beslenme tarzının da yaşlanmayla birlikte değişmesiyle kaçınılmaz olarak bağırsak fonksiyonlarını etkiler. Beslenme şekli bağırsak mikrobiyota içeriği ve çeşitliliğine katkıda bulunan ana faktörlerden biridir. Son on yılda, probiyotik ve prebiyotiklerin bağırsak mikrobiyotasını modüle ederek, yaşlıların sağlığını olumlu yönde etkilediğini gösteren birçok çalışma yapılmıştır.
Probiyotikler üç temel kaynaktan sağlanır:
1- Fermente süt ürünleri
2- Canlı probiyotik bakteri eklenen gıdalar
3- Canlı probiyotik bakteri eklenen farmakolojik ürünler
Probiyotikler; uygun miktarlarda alındığında insan veya hayvanın sağlığını olumlu yönde etkileyen canlı mikroorganizmalardır. Doğal probiyotikler; sütte, yoğurt ve kefir gibi fermente süt ürünlerinde, turşu, bira mayası, şarap ve sirkede bol miktarda bulunur. En çok bulunan bakteri suşları, laktobasiller ve bifidobakterlerdir. İnsan florasında bulunan probiyotik türleri kişiden kişiye değişen türde ve oranda olabilir, adeta kişinin kimlik kartı gibidirler.
Probiyotiklerin şu özellikleri taşımaları gerekir:
1- Bağırsak florasına doğal olarak adapte olabilmeli,
2- Mide ve safra asidine dirençli olmalı,
3- Gastrointestinal duvara tutunarak kolonize olabilmeli,
4- Sağlığı olumlu yönde etkilemeli.
Probiyotik kullanımının; immun fonksiyonların düzenlenmesi, sistemik enfeksiyonların ve kanserlerin önlenmesi, antibiyotik yan etkilerinin azaltılması, konstipasyonun ve inflamatuar bağırsak hastalıklarının tedavisi gibi birçok sağlık sorununda etkili olduğunu gösteren çok sayıda çalışma yapılmıştır. Bu kapsamda yaşlanmaya bağlı patofizyolojik koşullar sonucu ortaya çıkan bazı hastalıkların önlenmesinde ve/veya tedavisinde uygun şekilde probiyotik/prebiyotiklerin tüketilmesi çok önemlidir.
Beslenmenin optimize edilmesi, yaşlanma sırasında sağlığın korunabilmesi için en kolay ve ucuz yöntemlerden biridir. Yaşlılara özgü probiyotik ve/veya prebiyotik içeren fonksiyonel gıdaların geliştirilmesi, bağırsak ekosisteminin ve buna bağlı olarak da sağlığın bozulmasını önlemede yardımcı olabilir. Tüm bunlar göz önüne alındığında özellikle yaşlılarda sağlığı iyileştirmeye yönelik stratejilerin geliştirilmesinde bağırsak ekosisteminin iyileştirilmesi önemli bir hedef olmalıdır.
Kaynakça:
1- Senok AC, Ismaeel AY, Botta GA. Probiotics: facts and myths. Clin Microbiol Infect. 2005;11(12):958-66
2- Saad N, Delattre C, Urdaci M, Schmitter JM, Bressollier P. An overview of the last advances in probiotic and prebiotic field. LWT-Food Sci Technol 2013:50(1):1-16.
YORUMLAR