Ayşenur İnan

Ayşenur İnan

Diyetisyen Ayşenur İnan

Duygu durumunun beslenme davranışı üzerine etkisi

24 Mayıs 2021 - 11:42

Büyüme, gelişme ve sağlık için yeterli ve dengeli beslenmek oldukça önemlidir. Biyolojik bir gereklilik olan beslenmenin üzerinde psikolojik durumların etkisi oldukça fazladır. Beslenme davranışı duygulardan ve sosyal faktörlerden fazlaca etkilenen bir olgudur ve tüketilen gıdaları, miktarlarını, kalitesini etkilediği gibi sonraki gıda seçimini de etkilemektedir.

Depresif belirtileri olan bireylerin daha çok; şeker, yağ içeriği fazla olan yüksek enerji içeren gıdaları tükettikleri bilinmektedir. Depresyon, anksiyete ve stres varlığında bireylerin obezite, konstipasyon (kabızlık) gibi beslenme ile ilgili sorunları değerlendirilerek besin ögesi ihtiyaçları iyi bir şekilde belirlenmeli ve bireye özgü bir beslenme planı oluşturulmalıdır.

Depresyon kendini davranışsal, fiziksel ve bilişsel belirtiler ile göstermektedir. Ağlama, sinirlilik hali, daha az sosyalleşme, kas ağrılarında artış, yorgunluk ve azalmış aktivite en önemli fiziksel ve davranışsal belirtiler arasında yer almaktadır. Aynı zamanda uykusuzluk, iştahsızlık hatta bireylerde önemli kilo kayıpları görülse de bazı bireylerde aksine uyku ve iştah artışı olduğu görülmektedir.

Duygu durumu bozuklukları ve beslenme birbiri ile yakından ilişkilidir. Depresif sorunlar besin alımını ve iştahı etkilerken tüketilen besinler de yine bu sorunları etkilemektedir. Beslenme programı bireye özgü olmalı; bireyin duygu durumu sorunları, obezite, konstipasyon gibi beslenme sorunları ve besin ögesi ihtiyaçları iyi bir şekilde belirlenmelidir. Vücut ağırlığı idealin üzerinde olan bireylerin basit karbonhidrat alımı kısıtlanmalı; idealin altında olan bireylerde ise enerji alımı arttırılmalı ve iştah açıcı besinler ile ağırlık kazanımı sağlanmalıdır.

Batı tarzı diyetle (işlenmiş et, beyaz ekmek, şeker) beslenen bireylerde geleneksel diyetle (meyve, sebze, kepekli gıdalar) beslenenlere göre duygu durum bozukluklarının daha yüksek bir insidansa sahip olduğu bilinmektedir. Mental fonksiyonların sağlığı ve bunun devamlılığı için sağlıklı ve dengeli beslenmeye özen göstermek gerekmektedir.

Vitamin ve mineral eksikliklerinin depresif davranışların gelişmesine yol açtığını gösteren güçlü kanıtlar bulunmaktadır.  Bunun yanında folat ve B12 yetersizliğinin en sık görülen psikiyatrik belirtisi depresyondur. Yetersizlikleri nöronal plastisiteyi bozarak ve nöronal dejenerasyonu teşvik ederek nörodejeneratif ve psikiyatrik bozuklukların ilerlemesine neden olmaktadır. 
Antioksidanlar oksidatif strese karşı vücudun savunma mekanizması olarak görev yaparlar. Yüksek doz antioksidan takviyesinin nöronal hasar ve vasküler hastalığın ilerlemesini yavaşlattığı gösterilmiş ve depresyonu önlemede etkili olabileceği sonucuna varılmıştır. Erişkin insanlar üzerinde yapılan bir çok çalışma C vitamininin antidepresan etkileri olduğuna dair yüksek düzeyde kanıtlar bulunmuştur.

Düşük serum çinko konsantrasyonunun yetişkin depresyonu ile ilişkili olduğuna dair çok sayıda çalışma yapılmıştır. Çinko desteğinin, antidepresan ilaçlara yardımcı tedavi olarak kullanılmasının tedaviyi olumlu yönde etkilediği ve semptomları azalttığı görülmüştür.

Yapılan birçok çalışmada depresif bireylerde omega-3 yağ asitlerinin olumlu etkiler gösterdiği ve antidepresan etkisinin  güçlü olduğu kanıtlanmıştır.  Bunun yanında kahve tüketiminin insanlarda majör depresif bozukluk geliştirme riskine olan etkisi değerlendirilmiş, kafeinli kahve tüketimi ve depresyon gelişme riski arasında ters bir ilişki olduğunu tespit etmiştir.

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum