Hayatımız boyunca başımıza musallat olmasını istemediğimiz varlıklardır üç harfliler. Gençlik evresini tamamlayamamış her bireyin vazgeçilmezidirler. Genellikle gelecekleri tarihler bellidir ve herkes bu tarihe kadar üç harflilerden en az etkilenmenin yollarını ararlar. Bu sebeple veliler yüklü meblağları gözden çıkarıp çocuklarını hocalara götürürler.
Bu hocalar gençlere bir sürü kitap verirler ki akıllarına bir şeyler takılırsa hemen bu kitaplara baksınlar. Bu kitaplar öğrencilerin her şeyidir ve yanlarından hiç ayırmazlar.
Üç harfilerin birçok çeşidi vardır. Her üç harflinin mesul olduğu yaş grubu farklıdır. Ve her birinin etkisi de farklıdır. Bu vatandaşlardan korunmak için uzun bir zaman dilimi varken saldırıya geçtikleri süre birkaç saatle kısıtlıdır ve ‘mağdur’un tek koruması bir şişe su ve üç adet şekerdir.
Evet anladığınız üzere sınavlardan bahsediyorum. Hani varya tek tesellisi su ve şekerler olan, gençlerin gençliğini yaşayamamasına neden olan sınavlar. Kişiliğe karaktere en önemlisi de insanlığa bakılmadan hayatımızın belirlendiği iki-üç saatlik sınavlar. Tek bir soruyu farklı yere işaretlediğimiz zaman hayatımızın ‘kaydığı’ sınavlar. Adaletin ve eşitliğin olmadığı acımasız bir sistemin gerektirdiği sınavlar. İşte bu sınavlar gençliğin başına musallat olan üç harfliler. SBS, YGS, LYS…
İnsanları sözel, sayısal, eşit ağırlık diye ayırıp sonra da bu kavramlara bakılmaksızın birinci bu ikinci bu diye ayrım yapılabiliyor. Adaletsizliğin ve eşitsizliğin fevkaladenin fevkinin de fevkinde bir sistemden bahsediyorum. Abes gelebilir ama bir örnekle açıklayayım. Bir traktör yarışı ve bir otomobil yarışı yapılıyor. Sonra genel olarak yarışlar birincisi otomobil seçiliyor?
Bir meslek lisesi öğrencisinin hiç görmediği veya çok az gördüğü fakat fen lisesi öğrencisininse detaylı olarak gördüğü bir soruyu getirip iki öğrenciye de aynı anda sorup sonra bu öğrencileri karşılaştırmak hangi mantığın ürünüdür. Biz bu yolda beraber yürümeye devam edelim yağmurda da ıslanırız tipiye de yakalanırız.
Peki, her şey bu kadar mı?
Buraya kadar olan bölüm daha acı bir sistemin hazırlık aşamasıdır. Fen Edebiyat Fakültesi öğrencilerinin gafil avlandığı bir sistem gibi. Dört sene boyunca öğretmen olmak için okumuş bir ‘fen edebiyat’ fakültesi öğrencisinin hayallerinin son anda yıkıldığı, yerle bir olduğu yüzkarası sistemden bahsediyorum. Hükümetin dindar nesilden sonra birde ilimdar nesil yetiştirme politikası olsa gerek? Aslında buraya kadar olan bölüm bu sistemin sadece bir parçası.
KPSS denilen bir illet var ki ah ne fena. Öğretmen adaylarının ‘Vahşi’si. Emekli bir tarih öğretmeninin Öğretmen Lisesi “Coğrafya” dersine girdiği bir ülkedeyiz ama bir sürü öğretmenimiz işsiz ve çaresiz beklemekte. Sonra eğitimin kalitesinden bahsederiz. Doktora fayans yap dersen nasıl bir şey çıkar ortaya. İşte aynı bu şekilde bir eğitim görüyor ülkemiz öğrencileri.
Bende bütün bunları düşünerek Üç harflilerin zararından korunmak için minimum sistem gereksinimlerini araştırdım ve birkaç madde halinde size sunulacak hale getirdim.
İşte üç harflilerden korunmak için lazım gelenler;
Baba’dan mal mülk kalacak Kayınbaba’dan mal mülk kalacak Şans oyunlarından yüklü miktarda para kazanacaksınız fakat yarısını hayır için kullanacaksınız J Gömü bulacaksınız Doğuştan gelen bir herhangi bir yeteneğiniz olacak Yarışma programlarına katılıp şansınızı deneyeceksinizYa da;
Bir kasa elma başına bir ‘haberci’nin düştüğü Karaman’a gelip haber sitesi açacaksınız. Ve “en büyük biziz” diyeceksiniz?
İşte bu maddelerden herhangi birine sahip değilseniz üç harflilerden kurtulmanın üç yolu vardır...
Çalışmak, çalışmak, çalışmak…
YORUMLAR