Öldürülüp cesedi parçalanan Derya Çilsal'ın kocası mahkemede
Silifke sahilinde parçalanmış bir şekilde cesedi bulunan Derya Çilsal'in öldürülmesiyle ilgili tutuklanan dini nikahlı eşi ile tutuksuz yargılanan kardeşi, hakim karşısına çıktı.
Editör: Karamanca
24 Haziran 2020 - 17:26 - Güncelleme: 24 Haziran 2020 - 17:40
Duruşmada dinlenen çiftin oğlu anne ile babasının gittiği tatil sitesindeki evde olaydan sonra kan lekesi gördüğünü iddia ederken, tutuklu baba ise lekelerin kan olmadığını, kendisine kumpas kurulduğunu savundu. Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesindeki davanın 3. duruşmasına tutuklu sanık F.Ç. ile tutuksuz sanık C.Ç., tanıklar, çiftin çocukları ve taraf avukatları katıldı. Duruşmada dinlenen çiftin çocuklarından A.C.Ç., babasının 2 evli olduğunu ve kalabalık olmalarından dolayı genellikle ikinci eşinin evinde kaldığını söyledi. Annesi ile babası arasında zaman zaman geçimsizliklerin ve anlaşmazlıkların olduğunu kaydeden A.C.Ç., "Annem ve babam bazı zamanlarda baş başa arabayla dolaşmaya çıkarlardı.
Annemin kaybolmasından bir gün önce hem annemle hem babamla konuştum. Aralarında herhangi bir sıkıntının olup, olmadığını sordum. Onlarda aralarında herhangi bir huzursuzluğun olmadığını bana söylemişlerdi. Olay gününde babam yine bizim evde iken annemle dışarı çıktı. Ben de her zaman yaşanan olaylar bu şekilde olduğu için herhangi bir şeyden şüphelenmedim, bir şey demedim, müdahale etmedim. Ancak aradan 2 gün geçtikten sonra babamı bizim ikamet ettiğimiz evin yakınlarında gördüm. Babam da beni görünce yanına çağırdı. Bana bir şey söylemek istediğini söyledi. Bana 'annemin Tece'de bulunan Çaltana Tatil Sitesinde kalırken uyurken evden ayrıldığını, ayrılmadan öncede babamın cebinden para ve bizim kimliklerimizi de alarak gittiğini söyledi. Babam ile annem evden ayrıldıkları gece ben annem ve babamla görüştüm. Ancak bu görüşmeden sonra babamı kahvehanenin orada görene kadar kendileriyle hiçbir şekilde görüşmedim. Babamdan ayrıldıktan sonra annemin eve gelmesini bekledik. Annem eve gelmeyince de durumu polise anlatıp, yardım talebinde bulunduk. Sanıktan şikayetçi değilim, katılma talebim de yoktur" dedi.
"Evde kan lekesi gördüm, görüntüye çektim"
Müştekiye babasıyla görüşmesiyle ilgili sorulan soru üzerine A.C.Ç., "Ben babamı kahvehanede gördüğümde babam hal ve hareket olarak her zaman ki gibi idi. Babam annem ölmeden önce annemin kendisi aldattığını bana söyledi. Bende babama onun gibi düşünmediğimi söyledim. Annemin alkol ve uyuşturucu kullandığını hiç görmedim. Annem dışarı ile çok da irtibatı olmayan düzgün bir insandı. Annemin öldüğünü öğrenmemden sonra ben Çaltana'daki sitedeki evimize gittim. Eve gittiğimde banyonun girişinde kurumuş şekilde bir iki damla kan vardı. Bizim daha önceleri yazlıkta iken denize girip çıkıyorduk ve ayaklarımız kesiliyordu. Bu kanın ayaklarımızdan akan kan olduğunu düşünüyorum ama ben yine de o tarihte şüphelendim ve kanın fotoğraflarını ve videosunu çektim" diye konuştu.
Müştekiye sürekli soru sorulmasına tepki gösteren tutuklu sanık F.Ç., "Neden sıkıştırıyorsunuz, neden bu kadar soru soruyorsunuz, bu kadar da olmaz, tahrik ediyorsunuz. Hakkımda kumpas kuruldu, sizde kumpası devam ettiriyorsunuz" diye konuştu.
İddia makamı ise öngörülen ceza süreleri itibarıyla kaçma şüphesi bulunduğundan dolayı sanığın tutukluluk halinin devamı karar verilmesini talep etti.
"Kan lekesi değil"
Sanık F.Ç. de savcının verdiği mütalaayı kabul etmediğini dile getirdi. Olay günü Erdemli'ye gitmediğini iddia eden F.Ç., "Oğlumun bahsettiği kana benzeyen lekelerle ilgili bizim şikayetimiz sonrası cinayet şubenin polisleri de yapmış oldukları incelemelerde bunun kan olmadığına dair beyanları olmuştur. Bu durumda da kesinlikle şöyle bir sonuç çıkmaktadır ki oğlumun bahsettiği lekeler kan lekesi değildir. Hatta oğlum evde görmüş olduğu bu lekelerle ilgili kamera kaydı almıştır. Kamera kayıtlarının dosya içinde olması gerekir. Bunun yanı sıra ben kesinlikle şiddet yanlısı bir insan değilim. Belki konuşma tarzımdan dolayı bu şekilde algılanabilir. Ancak benim böyle bir tavrım ve karakterim yoktur. Savcı beyin tutukluluk halinin devamına dair mütalaasına katılmıyorum. Uzun süredir tutukluyum. İşlemediğim bir suç nedeniyle tutuklu bulunmaktayım. Bu nedenle öncelikle beraatıma karar verilsin, bu celsede de tahliyemi talip ediyorum" şeklinde konuştu.
Mahkeme heyeti ise sanığın tutukluluk halinin devam etmesine, dosyadaki eksikliklerin tamamlanması için duruşmayı 22 Eylül'e erteledi.
Annemin kaybolmasından bir gün önce hem annemle hem babamla konuştum. Aralarında herhangi bir sıkıntının olup, olmadığını sordum. Onlarda aralarında herhangi bir huzursuzluğun olmadığını bana söylemişlerdi. Olay gününde babam yine bizim evde iken annemle dışarı çıktı. Ben de her zaman yaşanan olaylar bu şekilde olduğu için herhangi bir şeyden şüphelenmedim, bir şey demedim, müdahale etmedim. Ancak aradan 2 gün geçtikten sonra babamı bizim ikamet ettiğimiz evin yakınlarında gördüm. Babam da beni görünce yanına çağırdı. Bana bir şey söylemek istediğini söyledi. Bana 'annemin Tece'de bulunan Çaltana Tatil Sitesinde kalırken uyurken evden ayrıldığını, ayrılmadan öncede babamın cebinden para ve bizim kimliklerimizi de alarak gittiğini söyledi. Babam ile annem evden ayrıldıkları gece ben annem ve babamla görüştüm. Ancak bu görüşmeden sonra babamı kahvehanenin orada görene kadar kendileriyle hiçbir şekilde görüşmedim. Babamdan ayrıldıktan sonra annemin eve gelmesini bekledik. Annem eve gelmeyince de durumu polise anlatıp, yardım talebinde bulunduk. Sanıktan şikayetçi değilim, katılma talebim de yoktur" dedi.
"Evde kan lekesi gördüm, görüntüye çektim"
Müştekiye babasıyla görüşmesiyle ilgili sorulan soru üzerine A.C.Ç., "Ben babamı kahvehanede gördüğümde babam hal ve hareket olarak her zaman ki gibi idi. Babam annem ölmeden önce annemin kendisi aldattığını bana söyledi. Bende babama onun gibi düşünmediğimi söyledim. Annemin alkol ve uyuşturucu kullandığını hiç görmedim. Annem dışarı ile çok da irtibatı olmayan düzgün bir insandı. Annemin öldüğünü öğrenmemden sonra ben Çaltana'daki sitedeki evimize gittim. Eve gittiğimde banyonun girişinde kurumuş şekilde bir iki damla kan vardı. Bizim daha önceleri yazlıkta iken denize girip çıkıyorduk ve ayaklarımız kesiliyordu. Bu kanın ayaklarımızdan akan kan olduğunu düşünüyorum ama ben yine de o tarihte şüphelendim ve kanın fotoğraflarını ve videosunu çektim" diye konuştu.
Müştekiye sürekli soru sorulmasına tepki gösteren tutuklu sanık F.Ç., "Neden sıkıştırıyorsunuz, neden bu kadar soru soruyorsunuz, bu kadar da olmaz, tahrik ediyorsunuz. Hakkımda kumpas kuruldu, sizde kumpası devam ettiriyorsunuz" diye konuştu.
İddia makamı ise öngörülen ceza süreleri itibarıyla kaçma şüphesi bulunduğundan dolayı sanığın tutukluluk halinin devamı karar verilmesini talep etti.
"Kan lekesi değil"
Sanık F.Ç. de savcının verdiği mütalaayı kabul etmediğini dile getirdi. Olay günü Erdemli'ye gitmediğini iddia eden F.Ç., "Oğlumun bahsettiği kana benzeyen lekelerle ilgili bizim şikayetimiz sonrası cinayet şubenin polisleri de yapmış oldukları incelemelerde bunun kan olmadığına dair beyanları olmuştur. Bu durumda da kesinlikle şöyle bir sonuç çıkmaktadır ki oğlumun bahsettiği lekeler kan lekesi değildir. Hatta oğlum evde görmüş olduğu bu lekelerle ilgili kamera kaydı almıştır. Kamera kayıtlarının dosya içinde olması gerekir. Bunun yanı sıra ben kesinlikle şiddet yanlısı bir insan değilim. Belki konuşma tarzımdan dolayı bu şekilde algılanabilir. Ancak benim böyle bir tavrım ve karakterim yoktur. Savcı beyin tutukluluk halinin devamına dair mütalaasına katılmıyorum. Uzun süredir tutukluyum. İşlemediğim bir suç nedeniyle tutuklu bulunmaktayım. Bu nedenle öncelikle beraatıma karar verilsin, bu celsede de tahliyemi talip ediyorum" şeklinde konuştu.
Mahkeme heyeti ise sanığın tutukluluk halinin devam etmesine, dosyadaki eksikliklerin tamamlanması için duruşmayı 22 Eylül'e erteledi.
YORUMLAR