Nizamülmülk veya Büyük Selçuklu Veziri Hace Nizamülmülk kimdir
Hicri takvime göre 21 Zilkade 408 tarihinde, miladi takvime göre ise 10 Nisan 1018 yılında İran’ın Tus şehrinin Radkan köyünde dünyaya gelen Nizamülmülk’ün gerçek adı, Ebu Ali Kıvamuddin Hasan bin Ali bin İshak et-Tusi’dir. Nizamülmülk ise kelime olarak ‘Devletin düzeni’ anlamına gelir.
Editör: Karamanca
29 Eylül 2020 - 15:21 - Güncelleme: 26 Eylül 2022 - 17:46
Muhteşem bir devlet adamı ve aynı zamanda usta bir siyasetçi olan Nizamülmülk’ün Siyasetname adında bir eseri vardır. Doğduğu dönemden itibaren Tus şehri Gazneliler Devleti’nin olduğundan ilk devlet görevini Gazneliler Devleti’nde yapmıştır. Gazneli Devleti’ndeki görevine Horasan Valisinin yanında başlayan Nizamülmülk, daha sonra 1059 yılında Horasan valisi olmuştur.
1063 yılında Sultan Alparslan ile tanıştıktan sonra Selçuklu Devleti’nin emrine giren Nizamülmülk, bu dönemde Belh valinsin yanında görev almıştır. Yıl 1064’e geldiğinde ise Selçuklu Devleti’nde vezir olarak görevlendirildi. Devlette uygulanan nizamların kurucusu olan vezir Nizamülmülk bazı kaynaklarda Hâce Nizamülmülk olarak adlandırılır. Hâce, Müderris, hoca, efendi anlamlarında ilim sahibi kimselere verilen Farsça bir unvan.
Nizamülmülk adının Abbasi halifesi Kaim bi Emrillah tarafından verildiği söylenir. Dönemin Nakşibendi şeyhlerine büyük ölçüde hürmet ettiği söylenen Nizamülmülk için Şeyh Ebu Ali Farmedi ayrı bir yere sahiptir. Vezirin; Ahmed bin Nizâmülmülk, Şemsülmülk Osman, Müeyyidülmülk, Fahrülmülk, İzzülmülk, Ziyaülmülk, İmadülmülk adında 7 çocuğu olduğu biliniyor.
Büyük Selçuklu Sultanları Alparslan ve oğlu Melikşah dönemlerinde vezirlik yapmıştır. Sultan Alparslan’ın kardeşi Süleyman ile giriştiği taht kavgası sırasında Alparslan’ın yanında yer aldı. Bu dönemde idari ve siyasi kabiliyetleri ile göz doldurdu. İbn Hallikân, Çağrı Bey’in Nizâmülmülk’ü oğlu Alparslan’a takdim ederken onu bir baba gibi kabul etmesini istediğini rivayet eder.
Uzun süren vezirliği sırasında devlet yönetimine tam anlamıyla hâkim olmasından rahatsız olan bazı devlet adamları Nizâmülmülk’ün idarî tasarruflarını, evlât ve kölelerinin önemli mevkileri ele geçirmelerini bahane ederek onu sultana şikâyet ettiler. Sultan Melikşah bu şikâyetler üzerine Nizâmülmülk’ü huzuruna çağırıp dinledi.
Her defasında onu haklı bularak yetkilerini arttırdı ve şikâyetçileri ağır cezalara çarptırdı. Şikâyetlerden bir sonuç alınamadığını gören Terken Hatun ile veziri Tâcülmülk, Müstevfî Mecdülmülk ile Ârızu’l-ceyş Sedîdülmülk’ün desteğini sağladıktan sonra açıkça Nizâmülmülk aleyhine konuşmaya başladılar. Oğlu Mahmud’u veliaht tayin ettirmek isteyen ve bu hususta Nizâmülmülk’ü yegâne engel gören Terken Hatun, Nizâmülmülk’ü gözden düşürmek için sultanı etkilemeye çalıştı.
Nizâmülmülk’ün muhalifleri onun evlâdının ve adamlarının devlet içinde devlet haline geldiklerini, halkın bunlardan rahatsız olduğunu bildirip Melikşah ile Nizâmülmülk’ün arasını açmaya çalıştılar. Bunun üzerine sultan Nizâmülmülk’e haber göndererek yetkilerini aştığını ve hükümdarlıkta ortağı haline geldiğini bildirip kendisini vezirlikten azletmekle tehdit etti. O güne kadar bilgece sözlerle Sultan Melikşah’ı sakinleştiren Nizâmülmülk bu defa sert bir üslûpla, yaptığı iyilikleri ve idarî hizmetleri sultana hatırlatıp kendisini vezirlikten azlettiği takdirde tacının ve devletinin yok olacağını söyledi.
Melikşah bu gerginliğe rağmen onu görevden almadı. Muhammed b. Ali er-Râvendî, Terken Hatun’un isteğiyle Nizâmülmülk’ün azledildiğini ve yerine Tâcülmülk’ün getirildiğini söylerse de (Râhatü’s-sudûr, I, 135) bu doğru değildir. Bu olayın ardından Sultan Melikşah Nizâmülmülk, Terken Hatun, Tâcülmülk ve diğer devlet adamlarıyla birlikte İsfahan’dan Bağdat’a hareket etti. Nihâvend yakınlarındaki Sehne (Suhne) adlı köyde konakladıkları sırada Nizâmülmülk, Ebû Tâhir-i Errânî isimli bir bâtınî fedâîsi tarafından öldürüldü (10 Ramazan 485 / 14 Ekim 1092). Cenazesi İsfahan’a götürülerek buradaki türbesine defnedildi. Katili bu cinayete azmettirenler arasında Melikşah’ın, Terken Hatun’un ve Hasan Sabbâh’ın bulunduğu rivayet edilir.
Ancak bazı kaynaklarda Melikşah’ın Nizâmülmülk’ün katlinden dolayı çok büyük üzüntü duyduğu ve yemin ederek olayla ilgili olmadığını belirttiği kaydedilmiştir (bk. Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 9-10). Nizâmülmülk’ün öldürülmesi halkı ve askerleri galeyana getirmiş, bunun üzerine bizzat Sultan Melikşah ordugâhta dolaşarak askeri teskin etmek zorunda kalmıştır.
Başta Şiblüddevle Ebü’l-Heycâ olmak üzere birçok şair onun için mersiye kaleme almıştır. Bâtınîler’in öldürdüğü ilk devlet adamı olarak kabul edilen Nizâmülmülk’ün ölümünden otuz beş gün sonra Sultan Melikşah vefat etmiş (16 Şevval 485 / 19 Kasım 1092) ve Nizâmülmülk’ün, kendisinin vezirlikten uzaklaştırılmasıyla taç ve tahtının yok olacağına dair sözleri bir keramet diye yorumlanmıştır.
Nizâmülmülk’ün çocuklarından Fahrülmülk, İmâdülmülk, Müeyyidülmülk, İzzülmülk ve Ziyâülmülk ile torunlarından bir kısmı Büyük Selçuklular’a ve Abbâsîler’e vezir olmuş, diğerleri de önemli devlet makamlarına getirilmiştir.
1063 yılında Sultan Alparslan ile tanıştıktan sonra Selçuklu Devleti’nin emrine giren Nizamülmülk, bu dönemde Belh valinsin yanında görev almıştır. Yıl 1064’e geldiğinde ise Selçuklu Devleti’nde vezir olarak görevlendirildi. Devlette uygulanan nizamların kurucusu olan vezir Nizamülmülk bazı kaynaklarda Hâce Nizamülmülk olarak adlandırılır. Hâce, Müderris, hoca, efendi anlamlarında ilim sahibi kimselere verilen Farsça bir unvan.
Nizamülmülk adının Abbasi halifesi Kaim bi Emrillah tarafından verildiği söylenir. Dönemin Nakşibendi şeyhlerine büyük ölçüde hürmet ettiği söylenen Nizamülmülk için Şeyh Ebu Ali Farmedi ayrı bir yere sahiptir. Vezirin; Ahmed bin Nizâmülmülk, Şemsülmülk Osman, Müeyyidülmülk, Fahrülmülk, İzzülmülk, Ziyaülmülk, İmadülmülk adında 7 çocuğu olduğu biliniyor.
Büyük Selçuklu Sultanları Alparslan ve oğlu Melikşah dönemlerinde vezirlik yapmıştır. Sultan Alparslan’ın kardeşi Süleyman ile giriştiği taht kavgası sırasında Alparslan’ın yanında yer aldı. Bu dönemde idari ve siyasi kabiliyetleri ile göz doldurdu. İbn Hallikân, Çağrı Bey’in Nizâmülmülk’ü oğlu Alparslan’a takdim ederken onu bir baba gibi kabul etmesini istediğini rivayet eder.
Uzun süren vezirliği sırasında devlet yönetimine tam anlamıyla hâkim olmasından rahatsız olan bazı devlet adamları Nizâmülmülk’ün idarî tasarruflarını, evlât ve kölelerinin önemli mevkileri ele geçirmelerini bahane ederek onu sultana şikâyet ettiler. Sultan Melikşah bu şikâyetler üzerine Nizâmülmülk’ü huzuruna çağırıp dinledi.
Her defasında onu haklı bularak yetkilerini arttırdı ve şikâyetçileri ağır cezalara çarptırdı. Şikâyetlerden bir sonuç alınamadığını gören Terken Hatun ile veziri Tâcülmülk, Müstevfî Mecdülmülk ile Ârızu’l-ceyş Sedîdülmülk’ün desteğini sağladıktan sonra açıkça Nizâmülmülk aleyhine konuşmaya başladılar. Oğlu Mahmud’u veliaht tayin ettirmek isteyen ve bu hususta Nizâmülmülk’ü yegâne engel gören Terken Hatun, Nizâmülmülk’ü gözden düşürmek için sultanı etkilemeye çalıştı.
Nizâmülmülk’ün muhalifleri onun evlâdının ve adamlarının devlet içinde devlet haline geldiklerini, halkın bunlardan rahatsız olduğunu bildirip Melikşah ile Nizâmülmülk’ün arasını açmaya çalıştılar. Bunun üzerine sultan Nizâmülmülk’e haber göndererek yetkilerini aştığını ve hükümdarlıkta ortağı haline geldiğini bildirip kendisini vezirlikten azletmekle tehdit etti. O güne kadar bilgece sözlerle Sultan Melikşah’ı sakinleştiren Nizâmülmülk bu defa sert bir üslûpla, yaptığı iyilikleri ve idarî hizmetleri sultana hatırlatıp kendisini vezirlikten azlettiği takdirde tacının ve devletinin yok olacağını söyledi.
Melikşah bu gerginliğe rağmen onu görevden almadı. Muhammed b. Ali er-Râvendî, Terken Hatun’un isteğiyle Nizâmülmülk’ün azledildiğini ve yerine Tâcülmülk’ün getirildiğini söylerse de (Râhatü’s-sudûr, I, 135) bu doğru değildir. Bu olayın ardından Sultan Melikşah Nizâmülmülk, Terken Hatun, Tâcülmülk ve diğer devlet adamlarıyla birlikte İsfahan’dan Bağdat’a hareket etti. Nihâvend yakınlarındaki Sehne (Suhne) adlı köyde konakladıkları sırada Nizâmülmülk, Ebû Tâhir-i Errânî isimli bir bâtınî fedâîsi tarafından öldürüldü (10 Ramazan 485 / 14 Ekim 1092). Cenazesi İsfahan’a götürülerek buradaki türbesine defnedildi. Katili bu cinayete azmettirenler arasında Melikşah’ın, Terken Hatun’un ve Hasan Sabbâh’ın bulunduğu rivayet edilir.
Ancak bazı kaynaklarda Melikşah’ın Nizâmülmülk’ün katlinden dolayı çok büyük üzüntü duyduğu ve yemin ederek olayla ilgili olmadığını belirttiği kaydedilmiştir (bk. Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 9-10). Nizâmülmülk’ün öldürülmesi halkı ve askerleri galeyana getirmiş, bunun üzerine bizzat Sultan Melikşah ordugâhta dolaşarak askeri teskin etmek zorunda kalmıştır.
Başta Şiblüddevle Ebü’l-Heycâ olmak üzere birçok şair onun için mersiye kaleme almıştır. Bâtınîler’in öldürdüğü ilk devlet adamı olarak kabul edilen Nizâmülmülk’ün ölümünden otuz beş gün sonra Sultan Melikşah vefat etmiş (16 Şevval 485 / 19 Kasım 1092) ve Nizâmülmülk’ün, kendisinin vezirlikten uzaklaştırılmasıyla taç ve tahtının yok olacağına dair sözleri bir keramet diye yorumlanmıştır.
Nizâmülmülk’ün çocuklarından Fahrülmülk, İmâdülmülk, Müeyyidülmülk, İzzülmülk ve Ziyâülmülk ile torunlarından bir kısmı Büyük Selçuklular’a ve Abbâsîler’e vezir olmuş, diğerleri de önemli devlet makamlarına getirilmiştir.
YORUMLAR