Mut'ta tecavüze uğrayıp doğuran kız çocuğuna tazminat
Anayasa Mahkemesi (AYM), Mersin'de cinsel saldırı sonucu hamile kalan genç bir kızın 'hamileliğin sonlandırılması' talebini 4 kez reddederek sürecin uzamasına ve çocuğun doğmasına neden olan mahkeme kararlarını hak ihlali sayarak, genç kıza 100 bin TL tazminat ödenmesine karar verdi.
Editör: Karamanca
30 Temmuz 2020 - 19:02 - Güncelleme: 30 Temmuz 2020 - 19:06
AYM'nin, bugüne kadar verdiği en yüksek tazminat kararına konu olay 2017 yılında Mersin'de yaşandı. Edinilen bilgiye göre, Mersin'in Mut ilçesinde Mart 2017'de 17 yaşında olan genç kız R.Ü.'ye, erkek arkadaşıyla birlikte 4 kişi tecavüz etti. Şikayetçi olması üzerine Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp, Kadın Doğum ve Çocuk Psikiyatrisi bölümlerinde muayene edilen genç kızın 12,5 haftalık hamile olduğu ortaya çıktı. Kimden hamile kaldığını bilmeyen genç kız ve ailesi, gebeliğin sonlandırılması için talepte bulundu. Savcılık da 4 kişi hakkında 'cinsel istismar' suçundan soruşturma başlattı. Çocuğun doğumuna ve AYM'nin tazminat ödenmesi kararına kadar giden süreç de bundan sonra başladı.
"Muayeneye geldiğinde 12,5 haftalık gebeydi ve ruh sağlığı bozulmuştu"
O dönemde, hamileliğin sonlandırılmasına dair raporları hazırlayan Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Hakan Kar, yaşanan süreci ve gelinen noktayı İHA muhabirine anlattı. 2017 Mart ayında mağdur genç kızın muayene edilmesi için savcılık tarafından kendilerine gönderildiğini belirten Prof. Dr. Kar, genital muayenenin ardından çocuk yaşta olduğu için genç kızı çocuk psikiyatrisi ve kadın doğum bölümlerine gönderdiklerini söyledi. Prof. Kar, "Gelen sonuçlar maalesef kötüydü. Hem çocuğun ruh sağlığı bozulmuştu, travma sonrası stres bozukluğu yaşıyordu hem de 12,5 haftalık gebe olduğunu öğrendik. Süreç de bundan sonra başladı" dedi.
"Mahkeme, hamileliğin sonlandırılması talebini, raporlara rağmen 4 kez reddetti"
Genç kızın ailesinin, gebeliğin sonlandırılması için savcılığa başvurduğunu dile getiren Kar, "Kişilerden şikayetçi olundu. Savcılık da görevli sulh ceza mahkemesine gönderdi. Ancak, görevli sulh ceza mahkemesi savcılığın başvurusunun usule uygun olmadığını söyleyerek, usulen reddetti. İkinci defa tekrar usule uygun bir başvuru yapıldı. Bu sefer aynı sulh ceza hakimliği, cenin haklarına atıf yaparak, ikinci kez gebeliğin sonlandırılması başvurusunu reddetti. Çocuk, 'Ruh sağlığım iyice bozuldu. Ben bu çocuğu doğurmak istemiyorum, gebeliğimi sonlandırmak istiyorum' deyip üçüncü kez savcılığa başvurdu. Mahkeme yine uygun görmeyip reddetti. Bunun üzerine savcılık, mağduru Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesine göndererek, bu gebeliğin sonlandırılmasının gerek çocuk yaştaki anne gerekse cenin için faydalı olup olmadığını sordu. Evrak bize geldiğinde, tekrar kadın doğumun ve çocuk psikiyatrisinin görüşlerini aldık bu hususta. Kadın doğum bölümü, süre ilerlediği için 13 haftalık gebelik tespit etti ve gebeliğin normal komplikasyonlarının bile anne çocuk yaşta olduğu için hayati tehlike arz ettiğini söyledi. Çocuk psikiyatrisi bölümü ise hem çocuğun adolesan (ergenlik) yaşta bir kız çocuğu olduğu hem de travma sonrası stres bozukluğu nedeniyle ruh sağlığının bozulduğunu gerekçe göstererek, gebeliğin sonlandırılmasının hem annenin hem de ceninin sağlığı için tıbbi açıdan yerinde olduğuyla ilgili ayrıntılı bir rapor verdi. Biz de bu raporları bütünleştirerek mahkemeye gönderdik. Mahkeme bu sefer, raporumuzu ayrıntısının yeterli olmadığını ileri sürerek tekrar reddetti" diye konuştu.
"20 haftalık süre aşıldı ve maalesef 4 kişinin tecavüzüne uğrayan kız çocuğu, çocuk doğurmak zorunda kaldı"
Bu süreçte çok acı şeyler yaşandığına dikkat çeken Prof. Dr. Kar, Türk Ceza Kanununa (TCK) göre, normal gebelikte gebeliğin sonlandırılması için üst sınırın 10 hafta olduğunu, ancak cinsel saldırı sonucu gerçekleşen bir gebelik varsa TCK'nın 99. maddesinin 6. fıkrasının, 20 haftaya kadar, annenin rızasıyla bu gebeliği sonlandırabilme şansı verdiğini anlattı. Kar, "Buna rağmen, sulh ceza hakimliği bu talebi 4 defa reddettiği için 20 haftalık süre aşıldı ve maalesef 4 kişinin tecavüzüne uğrayan ve gebe kalan kız çocuğu, çocuk doğurmak zorunda kaldı. Maalesef çocuğu devlet korumasına alındı, anne olan kız çocuğumuz ise Çocuk İzlem Merkezinde koruma altına alındı ve çok dramatik bir süreç yaşandı" ifadelerini kullandı.
"Emsal bir karar niteliğinde"
Olayda 4 sanığın da tutuklu yargılandığını dile getiren Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Kar, TCK'da cinsel saldırı suçlarına verilen cezaların hiç de az olmadığına ancak uygulamada bazı problemler yaşandığına işaret etti. Ailenin, kız çocuğu ile beraber, çocuk doğduktan sonra AYM'ye başvurduğu bilgisini veren Kar, gelinen süreçte, çok güzel, olumlu bir haber aldıklarını vurgulayarak, şunları söyledi:
"Anayasa Mahkemesine başvuran kız çocuğumuz ve ailesi, çok olumlu bir yanıt aldı. Anayasa Mahkemesi, kız çocuğunun ve doğurduğu çocuğun haklarının gasp edildiğini tespit ederek, 100 bin TL gibi rekor bir tazminata hükmetti. Tabi ki bu 100 bin TL çocuğumuzun başına gelenleri geri getirmeyecek ama en azından bundan sonra çocuk hakları konusunda verilecek kararlarda çok daha dikkatli olunacağına inanıyorum. Emsal bir karar niteliğinde. Oradaki yargıçları da canı gönülden kutluyorum."
"Çocuk haklarına aykırı"
Türkiye'nin, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine ilk imza atan ülkelerden biri olduğunu anımsatan Kar, "Sözleşme, '0-18 yaş arasındaki herkes çocuktur ve çocuklar çocuk doğuramaz' diyor. Bu konu çok net. Bunun, o veya bu şekilde suistimal edilmesi çocuk haklarına aykırıdır" dedi.
'Çocuklarımızı nasıl koruyacağız' sorusuna da yanıt veren Prof. Dr. Kar, en büyük tehlikenin teknoloji olduğuna dikkat çekerek, "Günümüzde internet kullanımı o kadar genişledi ve kuralsız bir şekilde gidiyor ki, çocuklarımızı koruma noktasında bazı sıkıntılarımız oluyor. Belli yaş grubundaki çocuklarımızın 'akılcı internet kullanımı' eğitimi alması gerekiyor. Çünkü internette sarf ettikleri sözler ya da verdikleri fotoğraflar veya habersiz çekilen fotoğrafları daha sonra tehdit, şantaj olarak kullanılıp, cinsel yönden istismar edilebiliyorlar. Akılcı internet kullanımı ve cinsel bilgiler eğitimlerinin kreşten ve anaokulundan başlayarak, çocukların yaş grubuna göre verilmesi gerekli" diye konuştu.
"Muayeneye geldiğinde 12,5 haftalık gebeydi ve ruh sağlığı bozulmuştu"
O dönemde, hamileliğin sonlandırılmasına dair raporları hazırlayan Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Hakan Kar, yaşanan süreci ve gelinen noktayı İHA muhabirine anlattı. 2017 Mart ayında mağdur genç kızın muayene edilmesi için savcılık tarafından kendilerine gönderildiğini belirten Prof. Dr. Kar, genital muayenenin ardından çocuk yaşta olduğu için genç kızı çocuk psikiyatrisi ve kadın doğum bölümlerine gönderdiklerini söyledi. Prof. Kar, "Gelen sonuçlar maalesef kötüydü. Hem çocuğun ruh sağlığı bozulmuştu, travma sonrası stres bozukluğu yaşıyordu hem de 12,5 haftalık gebe olduğunu öğrendik. Süreç de bundan sonra başladı" dedi.
"Mahkeme, hamileliğin sonlandırılması talebini, raporlara rağmen 4 kez reddetti"
Genç kızın ailesinin, gebeliğin sonlandırılması için savcılığa başvurduğunu dile getiren Kar, "Kişilerden şikayetçi olundu. Savcılık da görevli sulh ceza mahkemesine gönderdi. Ancak, görevli sulh ceza mahkemesi savcılığın başvurusunun usule uygun olmadığını söyleyerek, usulen reddetti. İkinci defa tekrar usule uygun bir başvuru yapıldı. Bu sefer aynı sulh ceza hakimliği, cenin haklarına atıf yaparak, ikinci kez gebeliğin sonlandırılması başvurusunu reddetti. Çocuk, 'Ruh sağlığım iyice bozuldu. Ben bu çocuğu doğurmak istemiyorum, gebeliğimi sonlandırmak istiyorum' deyip üçüncü kez savcılığa başvurdu. Mahkeme yine uygun görmeyip reddetti. Bunun üzerine savcılık, mağduru Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesine göndererek, bu gebeliğin sonlandırılmasının gerek çocuk yaştaki anne gerekse cenin için faydalı olup olmadığını sordu. Evrak bize geldiğinde, tekrar kadın doğumun ve çocuk psikiyatrisinin görüşlerini aldık bu hususta. Kadın doğum bölümü, süre ilerlediği için 13 haftalık gebelik tespit etti ve gebeliğin normal komplikasyonlarının bile anne çocuk yaşta olduğu için hayati tehlike arz ettiğini söyledi. Çocuk psikiyatrisi bölümü ise hem çocuğun adolesan (ergenlik) yaşta bir kız çocuğu olduğu hem de travma sonrası stres bozukluğu nedeniyle ruh sağlığının bozulduğunu gerekçe göstererek, gebeliğin sonlandırılmasının hem annenin hem de ceninin sağlığı için tıbbi açıdan yerinde olduğuyla ilgili ayrıntılı bir rapor verdi. Biz de bu raporları bütünleştirerek mahkemeye gönderdik. Mahkeme bu sefer, raporumuzu ayrıntısının yeterli olmadığını ileri sürerek tekrar reddetti" diye konuştu.
"20 haftalık süre aşıldı ve maalesef 4 kişinin tecavüzüne uğrayan kız çocuğu, çocuk doğurmak zorunda kaldı"
Bu süreçte çok acı şeyler yaşandığına dikkat çeken Prof. Dr. Kar, Türk Ceza Kanununa (TCK) göre, normal gebelikte gebeliğin sonlandırılması için üst sınırın 10 hafta olduğunu, ancak cinsel saldırı sonucu gerçekleşen bir gebelik varsa TCK'nın 99. maddesinin 6. fıkrasının, 20 haftaya kadar, annenin rızasıyla bu gebeliği sonlandırabilme şansı verdiğini anlattı. Kar, "Buna rağmen, sulh ceza hakimliği bu talebi 4 defa reddettiği için 20 haftalık süre aşıldı ve maalesef 4 kişinin tecavüzüne uğrayan ve gebe kalan kız çocuğu, çocuk doğurmak zorunda kaldı. Maalesef çocuğu devlet korumasına alındı, anne olan kız çocuğumuz ise Çocuk İzlem Merkezinde koruma altına alındı ve çok dramatik bir süreç yaşandı" ifadelerini kullandı.
"Emsal bir karar niteliğinde"
Olayda 4 sanığın da tutuklu yargılandığını dile getiren Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Kar, TCK'da cinsel saldırı suçlarına verilen cezaların hiç de az olmadığına ancak uygulamada bazı problemler yaşandığına işaret etti. Ailenin, kız çocuğu ile beraber, çocuk doğduktan sonra AYM'ye başvurduğu bilgisini veren Kar, gelinen süreçte, çok güzel, olumlu bir haber aldıklarını vurgulayarak, şunları söyledi:
"Anayasa Mahkemesine başvuran kız çocuğumuz ve ailesi, çok olumlu bir yanıt aldı. Anayasa Mahkemesi, kız çocuğunun ve doğurduğu çocuğun haklarının gasp edildiğini tespit ederek, 100 bin TL gibi rekor bir tazminata hükmetti. Tabi ki bu 100 bin TL çocuğumuzun başına gelenleri geri getirmeyecek ama en azından bundan sonra çocuk hakları konusunda verilecek kararlarda çok daha dikkatli olunacağına inanıyorum. Emsal bir karar niteliğinde. Oradaki yargıçları da canı gönülden kutluyorum."
"Çocuk haklarına aykırı"
Türkiye'nin, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine ilk imza atan ülkelerden biri olduğunu anımsatan Kar, "Sözleşme, '0-18 yaş arasındaki herkes çocuktur ve çocuklar çocuk doğuramaz' diyor. Bu konu çok net. Bunun, o veya bu şekilde suistimal edilmesi çocuk haklarına aykırıdır" dedi.
'Çocuklarımızı nasıl koruyacağız' sorusuna da yanıt veren Prof. Dr. Kar, en büyük tehlikenin teknoloji olduğuna dikkat çekerek, "Günümüzde internet kullanımı o kadar genişledi ve kuralsız bir şekilde gidiyor ki, çocuklarımızı koruma noktasında bazı sıkıntılarımız oluyor. Belli yaş grubundaki çocuklarımızın 'akılcı internet kullanımı' eğitimi alması gerekiyor. Çünkü internette sarf ettikleri sözler ya da verdikleri fotoğraflar veya habersiz çekilen fotoğrafları daha sonra tehdit, şantaj olarak kullanılıp, cinsel yönden istismar edilebiliyorlar. Akılcı internet kullanımı ve cinsel bilgiler eğitimlerinin kreşten ve anaokulundan başlayarak, çocukların yaş grubuna göre verilmesi gerekli" diye konuştu.
YORUMLAR