Yerel siyasetin düğüm noktası: Mahkûm açmazı
Mahkum açmazı teorisi, oyun teorisinin en bilinen ve en ilginç modellerinden biridir. Bu teori, iki mahkumun birbirleriyle işbirliği yapıp yapmama kararıyla yüzleştiği bir durumu simgeler. Her iki mahkum da, sessiz kalırlarsa daha az ceza alacaklarını bilir, ancak diğer mahkumun kendisini ele vereceği korkusuyla ihanet etmeyi seçebilir. Bu basit ancak derin anlam içeren teori, sadece bireyler arasında değil, aynı zamanda siyasi partiler ve devletler arasında da geçerlidir.
Siyasette, mahkum açmazı teorisi sıkça karşımıza çıkar. Siyasi partiler ve siyasi partilerin yerel temsilcileri, özellikle de seçim dönemlerinde, rakiplerine karşı stratejik hamleler yapmak zorundadır. Bu hamleler, genellikle kısa vadeli kazanımlar için uzun vadeli işbirliğini feda etmeye dayalı olabilir. Ya da yerel de mevcut yöneticilerle aynı kazana kaşık sallayanlar farklı siyasi partilerden olsalar bile yapılan yanlışlara sessiz kalmak zorunda kalabilirler. İşte tam da burada mahkum açmazı devreye girer.
Mahkum açmazının diğer sorunu ise güvensizliktir. Siyasiler hem kendi parti üyelerine hem de rakip partilere karşı genellikle derin bir güvensizlik beslerler. Bu güvensizlik, birbirleriyle işbirliği yapmasını zorlaştırır. Örneğin bir milletvekili, partinin yerel teşkilatlanmasının kendisine ihanet edeceğini veya teşkilat milletvekilinin kendilerine ihanet edeceğini düşünebilir. Bu nedenle, kişiler, diğer tarafın ihanet edebileceği korkusuyla, kendisi de işbirliği yapmaktan kaçınabilir.
Bu durum, siyasetin en önemli sorunlarından birini oluşturur. Hatta yerel siyasette bir partinin milletvekilinin veya il yönetiminin kendi adayı yerine rakip partilerin adaylarıyla işbirliğine gittiği de görülmüştür. Bu durum mahkum açmazını tekrar karşımıza çıkarır. Kısa vadeli bir fayda için uzun vadeli kayıplar şehir de kargaşa, kaos, güvensizlik ve otorite boşlukları oluşturabilir. Orta ve uzun vadede kaybeden hep halk olur.
Mahkum açmazı teorisi, seçim stratejilerinde de önemli bir rol oynar. Partiler ve adaylar, seçim kampanyalarında, rakiplerini eleştirir ve halkın desteğini kazanmak için çeşitli vaatlerde bulunurlar. Ancak, bu stratejiler genellikle kısa vadeli düşünceler üzerine kuruludur ve uzun vadede toplumun genel refahını artıracak işbirliklerini zorlaştırır. Popülist politikalar, bu stratejilerin en belirgin örneklerinden biridir.
Partiler ve adaylar, popülist söylemlerle halkın desteğini kazanmaya çalışırken, uzun vadeli çözümler üretmek yerine, sadece kendi çıkarlarını gözeten politikalar uygularlar. Genel siyasette erken yaşta emeklilik buna örnek olabilir. Kısa vadeli oy kaygısı için uzun vadeli bir yük oluşturulmuştur. Aynı şekilde yerel seçimler de ucuz ama kalitesiz şeyler vadederek oy oranları artırılabilir ama uzun vade de şehir sakinlerinin ödenmesi zor bedellerle karşı karşıya kalmasına sebep olabilir.
Mahkum açmazının çıkış yollarından birisi partiler, medya, stk’lar ve halkla arasında diyalog ve uzlaşma kültürünün geliştirilmesiyle mümkündür. Bir diğer çözüm yolu ise, partilerin ve yöneticilerin daha şeffaf ve hesap verebilir bir şekilde hareket etmeleridir. Şeffaflık, halkın ve yöneticilerin birbirlerine karşı duydukları güvensizliği azaltır ve işbirliğini teşvik eder.
Ayrıca, medya ve sivil toplum kuruluşlarının, partilerin ve yerel yöneticilerin politikalarını ve hamlelerini yakından takip etmesi, mahkum açmazını aşmak için önemli bir adımdır. Tabi ki siyasi figürlerin medya ve STK’ların makul eleştirilerine açık olmaları ve özeleştiri yapabilmeleri gerekmektedir.
Siyaset, sadece rakipleri yenmek değil, aynı zamanda toplumu ileriye taşımak için işbirliği yapmayı da gerektirir. Yanlışa yanlış demeyi öğrenemeyen toplumlar mahkum açmazı teorisiyle hep karşılaşacaktır. ‘’Benim adamımın yanlışı senin adamının yanlışından daha iyidir’’ inancında olan toplum yapısı, siyasileri bu tarz teorileri daha yaygın kullanmaya itecektir.
Bu bağlamda, mahkum açmazı teorisi, siyasetçiler ve siyasi partiler için önemli dersler barındırdığı gibi vatandaşların da anlaması gereken kavramlardan biridir. Günün sonunda kimsenin kimseye güvenmediği, yolsuzluk ve düzensizliğin hakim olduğu, mahkumların sessizlikle birbirini kolladığı, yanlış yapanların alkışlanıp hakkı söyleyenlerin yuhalandığı bir topluma dönüşmeniz işten bile değildir.