Millette para çok gibi!
Gelir eşitsizliği, sadece ekonomik bir sorun olmanın ötesinde, bireylerin sosyal davranışlarını ve tüketim tercihlerini de derinden etkiliyor.
Toplumdaki ekonomik uçurumlar büyüdükçe, insanlar sosyal statülerini göstermek ve kabul görmek için lüks markalara yöneliyor. Bu eğilim, dijital dünyada yapılan aramalardan, sokaklarda sergilenen tüketim alışkanlıklarına kadar her alanda kendini gösteriyor.
Araştırmalar, gelir eşitsizliğinin yüksek olduğu ülkelerde, Louis Vuitton, Prada ve Rolex gibi lüks markaların daha sık arandığını ortaya koyuyor. Bu durum, bireylerin sosyal hiyerarşideki yerlerini güçlendirme çabasının bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Gelir eşitsizliği arttıkça, insanlar statülerini ve başarılarını göstermek için daha fazla sembolik ürünlere yöneliyor.
Türkiye'de de benzer bir tablo mevcut. Ekonomik sorunların derinleşmesi ve alım gücündeki düşüşe rağmen, lüks tüketimde artış gözlemleniyor. Bu paradoks, toplumun farklı kesimleri arasındaki ekonomik farkların daha belirgin hale gelmesiyle açıklanabilir. Gelir eşitsizliği arttığında, bireyler arasındaki ekonomik farklar daha belirgin hale gelir ve bu farkları telafi etmek isteyen bireyler, lüks ürünler gibi "statü sembollerine" yönelir.
İnsanlar, sosyal çevrelerinde statülerini göstermek ve "rekabetçi tüketim" yoluyla daha yüksek bir sosyal konuma erişmek için lüks ürün arayışına girer. Bu, sadece fiziksel dünyada değil, dijital dünyada da kendini gösterir. Gelir eşitsizliğinin yüksek olduğu ülkelerde, internet üzerinden statü sembolü olan markaların arama hacimleri artar. Bu, lüks ürünlerin yalnızca satın alma değil, aynı zamanda bir "aspirasyon" yani hedeflenen yaşam tarzı aracı olduğunu gösterir. Kısaca özenti de diyebiliriz. Son çıkan iphone telefonlardan almak için oluşan kuyruklar da buna bir örnek olarak gösterilebilir.
Ancak bu eğilim, toplumsal refahı artırmaktan ziyade, bireylerin psikolojik yükünü artırır ve toplumsal ayrışmayı derinleştirir. Gelir eşitsizliği, bireylerin kendi ekonomik durumlarını sorgulamalarına ve daha fazla stres hissetmelerine yol açar. Sosyal hiyerarşide daha düşük konumda olduklarını hisseden bireyler, statü arayışına yönelerek bu durumu telafi etmeye çalışır. İşte ülkemizde bugün yaşanan ahlaki yozlaşmanın temelinde yatan sebeplerden birisi de budur.