Her yokluk israfla başlar

Mustafa Koçak
ABONE OL

İsraf, sadece bireylerin değil, aynı zamanda toplumların ve ülkelerin de en büyük zafiyetlerinden biridir. Türkiye, zengin doğal kaynakları ve üretim potansiyeliyle, bu zafiyetin pençesine düşmüş bir ülke olarak karşımıza çıkıyor.

Zincir marketlerde, otellerde, restoranlarda ve hatta evlerimizde, tüketim çılgınlığının arkasında büyük bir israf gerçeği yatmaktadır. Bu israf, sadece ekonomik bir kayıp olarak değil, aynı zamanda ahlaki bir yara olarak da derinleşmektedir.

Bir rapora göre, Türkiye'de her yıl ortalama 26 milyon ton gıda israf ediliyor. Türkiye’de israf, özellikle gıda sektörü üzerinden kendini göstermektedir. Zincir marketler, oteller ve restoranlar, bu israfın en büyük kaynakları arasında yer alır.  Türkiye’de israf edilen gıdaların parasal değeri, yıllık 214 milyar TL olarak hesaplanmaktadır. Yani, israf edilen gıdalarla Türkiye’de birçok sosyal sorunun çözümü sağlanabilir, milyonlarca insanın yaşam kalitesi yükseltilebilir. Ancak, bu büyük kayıplar, ne yazık ki göz ardı edilmekte ve israf kültürü giderek derinleşmektedir.

Dünyada ise durum daha da çarpıcıdır. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre, dünya genelinde her yıl 1.3 milyar ton gıda israf edilmektedir.  Dünyada her 9 saniyede bir çocuk açlıktan ölürken dünya genelinde üretilen gıdaların yaklaşık üçte biri israf edilmektedir. Yani siz bu yazıyı okuyup bitirene kadar dünyada en az 20 çocuk daha açlıktan hayatını kaybedecektir. Bu devasa israf, sadece ekonomik bir kayıp değil, aynı zamanda etik bir sorun olarak da karşımıza çıkmaktadır.

Zira, dünya üzerinde 800 milyondan fazla insan (Dünya nüfusunun %10’u) açlıkla mücadele ederken, bu denli büyük bir israf, vicdanları yaralayan bir tabloyu ortaya koymaktadır. Bu miktar, dünyadaki açlık sorununu çözmek için fazlasıyla yeterli bir kaynak oluşturmaktadır. Ancak, israf edilen bu gıdalar, milyonlarca insanın açlıkla mücadele ettiği bir dünyada çöp olmaktan öteye gidememektedir. Maalesef dünyanın bir yerinde çöp olarak adlandırılan şey dünyanın başka bir yerinde rüyalarında görebilecekleri bir ziyafet sofrasıdır.

2022 yılında, Fransa’da yapılan bir araştırma, restoranlarda israf edilen gıdaların %50’sinin hiç dokunulmamış yemekler olduğunu ortaya koymuştur. Bu durum, sadece Fransa’ya özgü değil, Türkiye’de de benzer bir tablo söz konusudur. İnsanlar, gözleri doymadığı için fazlasıyla yemek siparişi vermekte, ancak bu yemeklerin büyük bir kısmı tabaklarda kalmaktadır.

2023 yılında yapılan bir araştırmaya göre, ABD’de her yıl israf edilen gıdaların sadece %2’si geri dönüştürülmekte, geri kalan %98’i ise çöpe gitmektedir. Bu israf, dünya üzerindeki gıda kaynaklarının hızla tükenmesine ve ekolojik dengenin bozulmasına neden olmaktadır.

İsraf, sadece bir tüketim sorunu değil, aynı zamanda bir vicdan meselesidir. Türkiye’de ve dünyada milyonlarca insan açlıkla mücadele ederken, israf edilen her bir lokma, aslında bir insanın rızkından çalınmış demektir. Bu nedenle, israfı önlemek, sadece ekonomik bir zorunluluk değil, aynı zamanda ahlaki bir görevdir.