Eşitiz ama adil miyiz

Mustafa Koçak
ABONE OL

Hayatın içinden geçtiğimiz her an, adalet ve eşitlik kavramlarını sorguladığımız zamanlarla dolu. Bazen bir çocuğun gözlerindeki hayal kırıklığında, bazen bir yaşlının sessiz çığlığında, bazen de toplumun en kırılgan noktalarında bu iki kavramın ne kadar önemli olduğunu hissederiz. Peki, gerçekten eşit olan her zaman adil midir? Bu sorunun cevabını bulmak, insanlığın vicdanına dokunan en zor sorulardan biridir.

Albert Einstein'ın dediği gibi: “Aslında herkes bir dâhidir. Ama siz kalkıp bir balığı, ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız, o da tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirir.” Bu söz, aslında eşitlik ve adalet arasındaki derin farkı anlatmanın en güzel yollarından biridir. Herkese aynı fırsatı sunmak, eşitliktir. Ama her bireyin yetenekleri, ihtiyaçları ve koşulları farklıdır. İşte adalet tam da burada devreye girer.

Eşitlik, herkese aynı şeyi vermek demektir. Ama bir an durup düşünelim; gerçekten herkese aynı şeyi vermek, her zaman adil midir? Bir çocuk soğuk bir kış gününde ince bir ceketle üşürken, diğer çocuk sıcacık bir paltoyla korunuyor. İkisine de aynı ceketi vermek eşitliktir, ama adalet değildir. Çünkü biri daha fazla yardıma ihtiyaç duyar. Adalet, o çocuğa ihtiyacı olan paltoyu vermektir. Çünkü her insanın ihtiyacı farklıdır, ve bu ihtiyaçları göz ardı etmek, adaletin ruhuna aykırıdır.



Bu farkı en net sağlık sisteminde görebiliriz. Tüm insanlara aynı sağlık hizmetini sunmak, yüzeyde eşitlik gibi görünebilir. Ancak bir kişinin ihtiyacı olan tedavi, diğerinin ihtiyaçlarıyla aynı değildir. Adalet, her bireyin sağlık hizmetlerine, kendi durumuna göre erişebilmesini sağlamaktır. Eşitliği sağlamak adına herkesi aynı kefeye koymak, aslında derin bir adaletsizlik yaratabilir.

Toplumsal düzen, adaletin ve eşitliğin ince bir denge üzerinde yürüdüğü bir iptir. Eşitlik, herkesin aynı haklara sahip olmasını gerektirir, evet. Ama bu hakların herkese aynı şekilde uygulanması, her zaman adil değildir. Bir öğretmenin sınıfındaki tüm öğrencilere aynı dersi anlatması eşitliktir. Ancak, bazı öğrencilerin ek desteğe ihtiyaç duyduğunu görmezden gelmek adaletsizliktir. Eşitlik, herkesin aynı ders kitabını almasını sağlamak olabilir, ancak adalet, her çocuğun öğrenme sürecine göre bu bilgiyi alabilmesini sağlamaktır.



Albert Einstein'ın sözleri burada yeniden yankılanıyor: “Bir balığı ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız, o balık tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirir.” Bu söz, adaletin ve eşitliğin nasıl ayrı kavramlar olduğunu bize hatırlatır. Her bireyin farklı bir dâhi olduğunu kabul etmek, onların yeteneklerine ve ihtiyaçlarına göre muamele etmek, gerçek adaletin temelidir.

Toplumumuzda adil olabilmek için sadece eşitliği sağlamak yetmez. Herkesin aynı imkânlara sahip olmasını sağlamak, yüzeyde doğru gibi görünse de, aslında insanların farklılıklarını göz ardı etmek anlamına gelebilir. Adalet, bu farklılıkları kucaklar ve her bireye hak ettiği muameleyi sunar.

Değerli okuyucularım eşit olan her zaman adil değildir. Adalet, insanların ihtiyaçlarına ve koşullarına göre muamele edilmesini gerektirir. Eşitlik, adaletin bir parçası olabilir, ama tek başına yeterli değildir. Gerçekten adil bir toplum, her bireyin farklılıklarını kabul eden, onları anlayan ve bu farklılıklara saygı duyan bir toplumdur. Her birimizin içinde bir dâhi var, ve bu dahiliği ortaya çıkarmak, adaletin bize sunduğu en büyük hediyedir.