Ziraat Odaları, tarım politikalarına katkı sunmalı!

Kasım Tunç
ABONE OL

Tarım Sektörü, gelişmişlik düzeyleri ne olursa olsun tüm ülkelerin ekonomik döngüsü içerisinde büyük bir öneme sahiptir. Toplumun beslenmesi ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi için gerekli olan gıda maddelerini ve sanayi için gerekli hammaddeleri üreten bu sektör, gerek kendi bünyesinde ve gerekse de diğer sektörlerde istihdam yaratmak açısından oldukça büyük bir öneme sahiptir. İşte tam bu noktada günümüzde modernize edilmiş hali ile Ziraat odalarına büyük iş düşmektedir. Ülkemizde Tarım politikaları içerisinde destekleme politikaları önemli bir yer işgal ediyorsa bunu ziraat odalarının ARGE çalışmalarına borçludur.

Ülkemizde Ziraat Odalarının kuruluşu ve yapılanması Osmanlı Dönemine 1881’li yıllara kadar uzanır. Önceleri bir danışma kurulu niteliğinde olan ziraat odalarına yeterince mali kaynak temin edilemediğinden kurulduğu dönemlerde kendilerinden beklenen görevleri yerine getirememişlerdir.

Aradan geçen süre içerisinde, 6964 Sayılı Ziraat Odaları ve Ziraat odaları Birliği Kanunu’nun bazı maddeleri, 1971, 1984 ve 2004 yıllarında çıkarılan kanunlarla ziraat odalarının yapılarında değişiklik yapılarak günümüzdeki halini almıştır. Buna bağlı olarak Tarım Ekonomisinin temel girdisini oluşturan çiftçilik ile uğraşanların yasal kuruluşu olan ziraat odaları da, diğer meslek kuruluşları gibi hukuki dayanağını Anayasa’dan alan kamu kurumu niteliğinde mesleki kuruluşlardır. Bu durum Anayasanın 135 inci maddesinden hareketle “kamu kurumu niteliğindeki mesleki kuruluşlar” ancak kanunla kurulabilmektedir. 6964 Sayılı Kanun’un 5184 Sayılı Kanun’la değişik 2 nci maddesine göre, ‘’Her ilin merkez ilçesi ile bağlı ilçeler ayrı ayrı ilgili ziraat odasının faaliyet alanı sayılmaktadır’’ denilmektedir.

Tanımlamadan ve Ziraat odalarının hukuki yapısından hareketle Tarım sektörünü ayakta tutmak, nüfusunu beslemek ve dünya piyasalarında rekabet etmek isteyen her ülke, tarım sektöründe destekleme, koruma ve teşvik uygulamalarını sürdürmek zorundadır. Bu durum Ziraat odalarının, kamu ve özel kurum ve kuruluşlara faaliyetleri ile ilgili önerilerde bulunmak ve iş birliği yapmak görevinin bir tezahürü olarak ortaya çıkar.

Türkiye’deki tarımsal desteklemeler, 2000’li yılların başından itibaren Doğrudan Gelir Desteği (DGD) ödemelerine esas olmak üzere oluşturulan Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı üreticilere üretimden bağımsız ödeme yapılmasıyla hız kazanmıştır. Oluşturulan ÇKS verileri kullanılarak, ürün deseni ve üretim miktarı kayıtlı arazilerine göre, ürün prim desteği, fark ödemesi, hayvancılık destekleri, Mazot Gübre Desteği gibi farklı destekleme ödemeleri ile sürdürülmektedir. Bütün bunlar Ziraat odalarının veri tabanları ile doğru orantılı olarak çiftçi kütükleri tutmak, kayıtlı üyelerine girdi temin etmek ve dağıtmak görevlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkar.

Ancak Bütün bunlarla birlikte Günümüzde Ziraat odalarının verimli çalıştığı ve tarım politikalarına tam katkı sunduğu söylenemez. Odalara Seçilen yöneticilerin niteliksiz ve yeterli eğitime sahip olmaması ve her birinin tarımsal ticaretle uğraşması odaların gelişiminde olumsuz etki yaratmıştır. Hukuki düzenlemelerin ihtiyaç olduğu bu durumun giderilmesi üreticilere pozitif geri dönüşüm yaratacaktır. Ziraat odalarının başkan ve Meclisini oluşturacak kurulların delegeleri, nitelikli yönetici seçme konusunda üreticilerin taleplerinin yansımasına karşılık vermelidirler.

Bu kapsamda Ziraat odaları Başkan ve yöneticileri odanın kurumsal kimliğini kendi ticari faaliyetlerinde kullanmamalı ve üreticilere zirai danışmanlık konusunda gerçekçi davranmalıdır. Bu durum Üreticilerin Ziraat odalarına karşı güvensiz davranmasına neden olmakla birlikte, ülkemizde bugüne kadar tarım kesiminin yeterince örgütlenememesinin ana nedeni olarak görülmektedir.