Akdeniz diyeti
Akdeniz Diyeti; Akdeniz bölgesi beslenme alışkanlıklarına atıfta bulunan 1950'li yıllarda Ancel Keys tarafından önerilmiş ve geliştirilmiş Yunanistan, İspanya, İtalya, Fransa ve Kuzey Afrika gibi Akdeniz ülkelerinin kıyı mutfağına dayanan bir diyet modelidir. Akdeniz diyeti Akdeniz'e komşu ülkelerin, çoğunlukla Yunanistan ve Güney İtalya'nın geleneksel beslenme alışkanlıklarını tanımlamak için kullanılmaktadır ve bugün onlar için sadece bir diyet değil yaşam tarzı olarak görülmektedir.
Üç bin yıllık kültür ve geleneklerden oluşan bir ürün olan Akdeniz yaşam tarzı, yaklaşık yarım yüzyıl önce tıp bilincine girmiştir ve giderek en sağlıklı yaşam biçimlerinden biri olarak tanınmıştır.
Uluslararası kılavuzlar tavsiye edilen sağlıklı beslenme düzenleri arasında yer alan Akdeniz diyetini Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) “Acil Korunmanın Somut Olmayan Kültürel Mirası” olarak görmektedir.
Akdeniz Diyeti, dünyanın en çok çalışılan ve bilinen diyet düzeni olarak kabul edilebilmektedir. Sağlık özelliklerine dayanan ilk referanslar kardiyovasküler hastalıkların insidansı üzerinde koruyucu etkiye odaklanmıştır.
Akdeniz diyeti, beslenme konusunda önerilen birçok diyetin aksine, sağlıklı beslenme için altın standart olarak kabul edilmektedir. Tekli doymamış yağ asitlerinden zengin bir diyet modelidir.
Birçok kanıt, bu diyete bağlılık ile azalmış mortalite ve morbidite, düşük kardiyovasküler komplikasyon insidansı, nörodejeneratif hastalıklar, belirli kanser türleri, diğer kronik ve metabolik hastalıklar arasında güçlü bir ilişki olduğunu göstermiştir. Çalışmalar Akdeniz diyetinin Tip 2 Diyabet üzerinde de olumlu bir etkisi olduğunu göstermektedir. Ayrıca Akdeniz diyetine uymanın felç, obezite, hipertansiyon, çeşitli kanser türleri, alerjik hastalıklar, alzheimer ve parkinson hastalığına karşı koruyucu bir etkisi olabileceğini göstermiştir.
Mevcut veriler Akdeniz diyetinin mikrobiyal çeşitlilik ve diyete bağlılık düzeylerine paralel olarak uygun mikrobiyota profilleri ve metabolit üretimi sağladığını göstermektedir. Geleneksel Akdeniz diyeti; yüksek miktarda meyve, sebze ve kompleks karbonhidrat tüketimi, sebzeler, baklagiller, patates, fındık, tohumlar ve işlenmemiş tahıllar gibi bitkisel besinlerle karakterizedir.
Bu diyet modelinde esas yağ kaynağı zeytinyağıdır ve doymuş yağ alımı düşüktür. Kırmızı et düşük miktarda tüketilmektedir. Taze meyve günlük tatlı olarak tüketilmektedir. Düzenli fiziksel aktivite, yeterli dinlenme, biyolojik çeşitlilik ve mevsimsellik, geleneksel, yerel, çevre dostu ürünler ve mutfak aktiviteleri Akdeniz diyet piramidinin ayrılmaz bir parçasıdır.
Akdeniz diyetinin kanser üzerindeki pozitif etkisi akdeniz gıda maddelerinde bu diyet modelinde tüketimi önerilen besinlerde (baklagiller, taze meyve veya fındık, sebzeler, balık ve zeytinyağı) antioksidan içeriğinin ve antienflamatuar etkinin yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. Zeytinyağı hücre dejenerasyonu ve kanser hücrelerinin çoğalmasında koruyucu bir etkiye sahiptir.
Spesifik gıdalar ve kanser ilişkisine dikkat ederek, Akdeniz diyetinin koruyucu etkileri, zeytinyağı, şarap ve sebzelerde bulunan yüksek polifenol konsantrasyonuna, antioksidan ve antienflamatuar kapasiteleri ile bilinen tüm gıdalara/besinlere ve besin ögesi açısından zengin kanser hücrelerinin çoğalmasını azaltmak ve hücre zarını metastazdan korumak olarak atanabilir.
Akdeniz diyeti, esas olarak antioksidanlar ve antienflamatuar besinler açısından zengin gıdaların bir kombinasyonu sayesinde dünya çapında en sağlıklı beslenme düzenlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Birçok çalışma, yüksek düzeyde Akdeniz diyetine bağlılık ile bazı kronik hastalıklar kanser arasında güçlü ve ters bir ilişki olduğunu göstermektedir.