Göçük Altında Protokol
Bugün başka bir konuda, başka bir yazı ile hazırlanmıştım köşeme. Ancak hayat bazen hazırlıksız yakalıyor insanı. Tıpkı Soma’daki madencilerimizin hazırlıksız yakalandığı gibi…
Kimisi ekmek derdinde, kimisi evlenecek, kimisi ise emekli olmaya hazırlanıyordu. Mecburdular. Mecbur olmasalar hiç yerin 400 metre altına inerler miydi bir kara maden için. Aldıkları maaş, sendika başkanlarının harçlıkları kadar bile değildi. Ki zaten bu ülkede işçiyi savunan kim, kim işçinin halinden anlıyordu ki?
Saat 15:00 sularıydı. Soma’da vardiya değişimi zamanı. Yüzlerce kişi bir tünelden çıkıyor aydınlığa, yüzlercesi de bir tünelden giriyordu karanlığa.. Sonsuza dek, nerden bilebilirlerdi ki? Trafo patlaması diyor yetkililer; söylemesi çok kolay.
Kimi televizyondan öğrendi bu elim kazayı, kimi telefonda. Hemen koştular maden ocağına önüne. Yetkililerden rahatlatacak açıklama bekliyordu herkes. Ancak gelen her açıklama biraz daha yaktı yüreklerimizi. Elbette haberler çok acıydı, ama Türkiye’deki genel sıkıntıydı aslında dün olan: protokol canavarı..
Göçük altında kaldı dün gece.
Acıyı paylaşamadı ne yazık ki… Her konuşan biraz daha dağladı yürekleri. Taner Yıldız bir gecede beş yıl yaşlandı, hüznü her halinden belli oluyordu. Başka herkes susmalıydı belki de. Başbakan da dahil herkes.. Keşke sadece taziyesini dile getiren sussaydı biraz. Gazeteciler soru sormasaydı keşke dün. Bir gün de olsa ara verseydik siyasetimize.
Başbakan örnek vermeseydi keşke, Manisa milletvekili yorum yapmasaydı. Muhalefet unutsaydı muhalefetliğini bu sefer. Twitter kuşu hiç bu kadar gürültü yapmamıştı. Sadece acılar paylaşılmalıydı dün. Başbakan müşaviri tekmelememeliydi vatandaşı, belki tekmelenmeliydi kendisi… “Çizmelerimi çıkarayım mı, kirlenmesin sedye..” diyen madencinin tertemiz yüreğinden, ayakkabıları tertemiz ama kapkara yürekli insanlar gördüm dün.
Faruk Çelik mesela; Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanı. Belki de istifa mı etmeliydi bilinmez. Ama gönüllerden ihraç edildi kuşkusuz. 27 saat. Kamera karşısına geçmek için 27 saat beklememeliydi. Taner Yıldız’ın bilmem kaçıncı açıklamasına müteakip, susmalıydı artık. Kişisel bir mesele, toplumsal bir yıkımın önüne geçmelimiydi bilinmez ama, dün ikna edemedi bakan bey Soma’lıları. Hem Soma’lıları hem de bizleri.
Gazeteciler yorum yapmamalıydı TV’lerde. En azından komplo kurmamalıydılar yorumlarında. Arkasından bit yeniği aramaktansa, önünden çekilmeliydiler acı günün akşamında. Üç günlük yas ilan edilmişti. Yas tutmayı beceremedi protokol, beceremedi medya, beceremedik…
Hatimler okunmalıydı sadece, dualar edilmeliydi, acılar paylaşılmalıydı. Ama vefasını da gösterdi Türkiye. Matem havasına büründü bütün Anadolu, gökyüzü kızardı gün batımında, utandı mı bilinmez ama, hissettirdi bizlere…
Başın sağolsun Soma…
Çekilir besmeleler, yayılır ses,
Kuyulardan süzülerek iner kafes.
Çavuşlar çalışanlara verirken emir,
Zehirli gazdır soludukları nefes…