İlaç endüstrisinin gizli ajandası
Modern tıbbın gelişmesiyle birlikte, ilaç endüstrisi de büyük bir büyüme ve dönüşüm geçirdi. "Big Pharma" olarak bilinen büyük ilaç şirketleri, küresel sağlık sisteminin vazgeçilmez bir parçası haline geldi.
Ancak, bu dev şirketlerin sağlık alanındaki etkileri ve amaçları hakkında birçok tartışma bulunmaktadır. Big Pharma'nın, kârlarını maksimize etmek ve kendi çıkarlarını korumak için etik dışı yöntemlere başvurduğu iddiaları, birçok insanın kafasında soru işaretleri yaratmaktadır.
Baktığımızda en büyük eleştiriyi ilaç fiyatlarının aşırı yüksek olması ve bu nedenle birçok insanın bu ilaçlara erişememesi olarak belirleyebiliriz. Bu durumda ilaç şirketleri, tedavi edici ilaçların fiyatlarını kasten yüksek tutarak hastaların çaresizliğinden faydalanmaktadır gibi bir düşünceye kapılmamız gayet normal olacaktır.
Daha fazla kar elde etmek amacıyla ilaçların üretim maliyetleri düşük tutulurken, satış fiyatları astronomik seviyelere çıkartılmaktadır. Özellikle kanser tedavileri, nadir hastalıklar ve yaşam boyu kullanılan ilaçlar bu tartışmaların odağında yer almaktadır.
Diğer konumuz ilaçların yan etkileridir. Bazı ilaçların ciddi yan etkileri olduğu halde, bu bilgilerin halktan saklandığını ve ilaçların piyasaya sürüldüğünü düşünmemize sebep olan gelişmeler olmaktadır. İlaç şirketlerinin, yan etkileri göz ardı ederek sadece kâr amaçlı hareket ettikleri ve bu nedenle hastaların sağlığını riske attıkları iddia edilmektedir. Özellikle bazı antidepresanlar, ağrı kesiciler ve aşılar bu tür tartışmaların merkezindedir.
Hastalıklardan kâr elde etmek için bilinçli olarak tedavi yerine uzun vadeli ilaç kullanımını teşvik ettiğini de düşünebiliriz. İlaç şirketleri, hastalıkların tamamen iyileşmesini sağlayacak tedaviler geliştirmek yerine, hastaları sürekli ilaç kullanmaya bağımlı hale getiren çözümler sunmaktadır. Böylece, hastaların ömür boyu ilaç kullanması sağlanarak, sürekli bir gelir akışı oluşturulmaktadır. Özellikle diyabet, hipertansiyon ve kronik ağrı gibi uzun süreli tedavi gerektiren hastalıklar bu tartışmaların odağında yer almaktadır.
(2016 yılında Türkiye’de Novartis Firması’nın 85 milyon dolarlık rüşvet dağıttığı iddiası)
Ve olmazsa olmaz rüşvet ve yolsuzluk iddiaları da oldukça yaygındır. Özellikle insan hayatı üzerinden bu pazarlıklar en hafif tabir ile mide bulandırıcıdır. Sağlık profesyonellerine ve hükümet yetkililerine rüşvet verildiğine dair birçok ses kaydı ve görüntü olduğu dillendirilmektedir.
İlaç şirketlerinin doktorlara, araştırmacılara ve devlet yetkililerine yüksek meblağlarda rüşvet vererek, ilaçlarının reçete edilmesini sağladığını öne sürerler. Buna sağlık sektöründe çalışan herkes sanırım şahit olmuştur. Bu tür etik dışı uygulamaların, sağlık sistemini bozduğu ve hastaların güvenini sarstığı aşikardır.
İlaç firmalarının özellikle alternatif ve doğal tedavilere karşı bir savaş yürüttüğü de görülmektedir. İlaç şirketleri, bitkisel tedaviler, homeopati ve diğer doğal tedavi yöntemlerini itibarsızlaştırmak ve yasaklatmak için yoğun çaba harcamaktadır. Bunun nedeni, bu tür tedavilerin ilaç satışlarını azaltma potansiyeline sahip olmasıdır. İlaç şirketlerinin medya, hükümetler ve sağlık otoriteleri üzerinde etkili olarak, alternatif tedavilere karşı bir karalama kampanyası yürüttüğünü düşünmemize sebep olan birçok olay yaşanmıştır.
Haber & Yorum / Ata Korkut